0
yorum

31 Ocak 2009 Cumartesi

Hafta sonu Gökyüzü Keyfi 31 Ocak - 1 Şubat

Haftasonu Gökyüzü Keyfi 5. hafta yazısı UzayveAstronomi.com'da yayınlandı. Bu hafta öncelikle gökyüzünde kolaylıkla fark edeceğiniz bir takım yıldızı olan Aslan’ı ziyaret edeceğiz, ardından bir çift yıldız ve ölmüş bir yıldızın kalıntılarına teleskoplarımızı çevireceğiz.

Yazıya ulaşmak için aşağıdaki bağlantıdan yararlanabilirsiniz :

0
yorum

30 Ocak 2009 Cuma

CERN'deki gelişmeler

Büyük Parçacık Fiziği deneyi tüm dünyada bir milyara yakın insanın takibinde 10 Eylül'de sorunsuz başlamıştı fakat bu fazla uzun sürmedi 19 Eylül'de tünelde helyum sızıntısı olduğu haberi duyuldu ve asrın deneyine ara verildi. (Hasarın raporu ve görüntüleri için tıklayınız )Peki deney iddia edildiği gibi 2009 içinde tekrar başlayabilecek mi?

LHC'de yaşanan problem ve süreçle ilgili bilgi veren CERN'ün İletişim Başkanı James Gillies ile yapılan röportaj PhysicsWorld'de yayınlandı. Deneyin dünyaya tanıtımı ve güncel gelişmeleri öğrenmek için yazıyı okumanızı tavsiye ederim :

CERN: the view from Inside -PhysicsWorld

Bu arada symmetry breaking'de gözüme takılan ilginç bir haberi sizinle paylaşmak istiyorum. Sanatçı Josef Kristofoletti LHC deneyindeki dedektörlerden biri olan ATLAS dedektörünün resmini Amerika Güney Carolina'da Redux Modern Sanat Galarisinin duvarına çizmiş. Resim nasıl tepkiler alıyor merak ediyorum açıkçası. Josef çizimi yaparken polisler tarafından grafiti yaptığı sanılarak uyarıldığını söylüyor fakat LHC'deki bir parçacık dedektörü olduğunu söylediğinde herkesin dilinde "kıyamet makinası" olarak bilinen deneyi polisler bildiklerini söylemişler; deneyin dünyayı yok edip etmeyeceğini ayaküstü tartışmışlar bile! Fizik merakını duvarlara yansıtan sanatçının çalışmasını aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz.



LHC deyince hep aklıma geçen aylarda blogda yer verdiğim rap şarkısı geliyor, bir kaç hafta dilime dolanmıştı. Tekrar bir göz attım da dinlemeyenler için buraya tekrar ekliyorum.

0
yorum

Hubble'ı sen yönlendir!

2.4 metre büyüklüğünde aynalı bir teleskobu hem de uzayda istediğiniz yere yönlendirip görüntü aldığınızı bir düşünün! Yanlız "İstediğiniz" derken küçük bir kısıtlama söz konusu, sadece 6 hedeften birini seçebilirsiniz. Bu hayali bir senaryo değil; Hubble'ı işleten Uzay Teleskobu Bilim Merkezi(STScI) 2009 Astronomi Yılı nedeniyle uzay meraklılarından gözlem için bir hedefi seçmelerini istiyor.

Şu ana kadar Hubble'ın gözlemediği 6 hedeften birini 1 Mart'a kadar seçebiliyoruz. En çok oyu alan hedef Hubble tarafından gözlendikten sonra elde edilen görüntüler 2-5 Nisan tarihleri arasında yayınlanacak. Ayrıca oyunuzu kullandıktan sonra mail adresinizle çekilişe katılarak seçilen hedefin 100 tane renkli fotoğrafından birini kazanma şansınız da var.

Hedefler arasında bir yıldız oluşum bölgesi (NGC 6634), iki tane gezegenimsi bulutsu(NGC 6072, NGC 40) ve üç galaksi bulunuyor(NGC 4289, NGC 5172, Arp 274). Galaksilerin biri, birbiriyle etkileşimde olan bir galaksi sistemi Arp 274.

Seçimde zorlanıyor yada hedefler hakkında bir fikrininiz yoksa sitedeki Frank Summars'ın açıklayıcı videosunu izleyebilirsiniz.

Hubble'ın yeni keşfi için oyunuzu siz de kullanın :

Hubble's Next Discovery- You Decide
0
yorum

29 Ocak 2009 Perşembe

Kısa Kısa...

Bir süredir BilimGünce ve üzerinde uğraştığım bir kaç proje yüzünden GökGünce'yi boşladım. Nedense GökGünce benim için artık bir blog olarak değil de düzenli güncellenen bir site haline geldi. Aslında içerik ve yazım tarzı olarak günlükten ziyade daha çok bilgilendirici bir yapısı olması GökGünce'yi "klasik" bloglardan farklı bir yere koyuyor ama bu halinden gayet memnunum; olumlu geri dönüşler aldığım için bu şekilde de devam edeceğim gibi duruyor.

Sıkıştığım zamanlarda kurtarıcı olarak, gözüme çarpan haberlerin bağlantılarını "Kısa Kısa..." başlığıyla vermeye çalışacağım. Özellikle bu hafta üzerinde detaylı yazılar yazmak istediğim bir çok haber yayınlandı fakat şimdilik bağlantılarını vermekle yetineceğim :
  • Dünya'dan 200 ışık yılı uzaklıkta bir yıldızın etrafından yüksek dış merkezliliğe sahip(eccentric - elipsin odakları birbirinden uzak)bir yörüngede dolanan HD 80606b gezegeninin bilgisayar yardımıyla yüzeyinin ısı haritası çıkarıldı. Güneş Sistemi dışı gezegenler konusunda müthiş bir çalışma olan bu araştırmayı Spitzer basın duyurusundan, BadAstronomy ve Centauri Dream blogundaki açıklamalardan inceleyebilirsiniz.
  • ESO tarafından bu hafta yayınlanan Centaurus A galaksisinin müthiş fotoğrafı ve fotoğrafla ilgili detaylı bilgiler incelemeye değer. 10 milyon ışık yılı ötemizde yakın komşumuzun farklı dalga boylarındaki görüntülerinin birleşimi olan fotoğraf bir çok şey anlatıyor.
  • Exoplanet keşifleri her geçen gün daha da fazla ses getirmeye başladı. Özellikle ilk exoplanet görüntüsünün ardından nelerin geleceğini herkes merakla bekliyor. Discover dergisi şu ana kadar keşfedilen en ilginç 8 Exoplanet'in hayali çizimlerinin ve açıklamalarının olduğu bir galeri yayınladı, incelemenizi tavsiye ederim.
  • New Scientist dergisinin bu haftaki kapak konusu "Güneş Sistemindeki Bilinmeyenler". Sitede dosya ile ilgili Güneş sistemi'nin oluşumu ve geleceği, kuyruklu yıldızların kaynakları gibi sorulara cevapların olduğu bölümü incelemenizi tavsiye ederim.
  • Scientific American'da yayınlanan haberde Ay'ın bir zamanlar diğer yüzünün Dünya'ya dönük olduğu iddia ediliyor. Haberi incelemek için tıklayınız.
  • Uzun süredir siteden paylaşmadığım Carnival of Space'in 87. sayısına bu hafta Mars Chronicles ev sahipliği yapıyor. Uzay ve astronomi konulu bir çok blog yazısının bağlantısına bu yazıdan ulaşabilirsiniz.
0
yorum

25 Ocak 2009 Pazar

Bilim Günce Yayında!

Bir süredir planladığım bir blogu sonunda hayata geçirdim : Bilim Günce

GökGünce üzerinden astronomi, astrofizik, kozmoloji ve parçacık fiziği konularında haberler ve yazılar paylaşırken bundan böyle Bilim Günce üzerinden de diğer ilgilendiğim bilim alanlarından ilgimi çeken bağlantıları paylaşmaya çalışacağım. GökGünce'nin bütünlüğünün bozulmaması için böyle bir tercih yaptım, umarım bu blogun da sürekliliği sağlarım.

Bilim Günce'ye erişmek için tıklayınız

Bilim Günce'de GökGünce'de değindiklerimin dışında kalan fizik konuları, matematik, beyin araştırmaları ve bilişsel bilimler, biyoloji-evrim ve bilim felsefesi konusunda çoğunlukla bağlantılıar, arada sırada kendi yazılarım olacak.

Bilim'e bütünsel bir bakışın önemli olduğuna inanıyorum ve bu yönde takip ettiğim haber ve makaleleri herkesle paylaşmayı bir görev olarak görüyorum. Bilim Günce'nin açılış yazısında da belirttiğim gibi birileri bu kaynakları paylaşmasa, bu haberleri yazmasa ne ben ne de başkaları bunlardan haberdar olacaktı. Bu dögüsel bir süreç ve bu döngüde herkes kazanıyor...

Unutmamak gerekir ki bilgi paylaşıldıkça çoğalır...

Bilim Günce'yi umarım beğenirsiniz, yorumlarınızı bekliyorum.
0
yorum

Europa mı Titan mı?

Nature dergisinin bu haftaki sayısında giriş yazısı NASA'nın bu ayın sonunda karar vereceği görevin hedefi ile ilgiliydi. Hedef buzlar diyarı Europa mı yoksa gizemli göller diyarı Titan mı olacak?

Jupiter'in dördüncü büyük uydusu Europa'nın yüzeyi buzla kaplı ve uydu çevresinde Galileo uzay aracının yaptığı araştırmalarla yüzeyin altında olası organik yaşam barındıran bir sıvı okyanus olduğu düşünülüyor

NASA'nın Güneş Sistemi araştırmalarında önümüzdeki yıllarda büyük ses getirecek iki proje önerisi de şu anda verilecek kararı bekliyor. Buzla kaplı yüzeyi altında sıvı bir okyanus olduğu düşünülen Europa uydusu ile hidrokarbon gölleri ve metandan oluşan atmosferi ile ilgiyi üzerine toplayan Titan uydusu seçenekler arasında. Gerçekten zor bir karar olacak.

Europa'ya yapılacak görevde uydunun yörüngesine yerleştirilecek bir uzay aracı ile radar görüntüleme kullanarak yüzeyin ve yüzey altı okyanusun detaylı incelenmesi hedeflenirken, Titan görevinde ise yüzeye iniş yapacak bir sonda ve uydu atmosferinde süzülecek bir balon ile araştırmalar yapılacak. Yörüngede bir uzay aracı ve sonda fikri bunun öncesinde bir çok görevde tekrarlanmışken Titan'da gerçekleştirilmesi planlanan balon deneyi herkesi heyecanlandırıyor. Nature dergisi editörleri ve NASA&ESA Bilim Müdürleri gönüllerinin Titan görevinden yana olduklarını saklamıyorlar bile.

Titan görevinin Europa'ya karşı tercih edilmesinde yüzey se yapılacak sonda inişi ve Güneş Sistemi'nde ilk defa denenecek balon deneyi büyük rol oynuyor. Bu arada verilecek kararlarla çalışmalarına başlanacak projenin en erken 2020'de gönderilmesi ve ilk somut verilerin 2030 yılı gibi alınması planlanıyor. Geleceğin keşifleri için verilecek bu kararı sabırsızlıkla bekliyoruz.

Titan atmosferinde süzülecek balonun uydunun çevresinde bir tam tur atması hedefleniyor

Aşağıdaki makalelerden konuyla ilgili detaylı bilgiler edinebilirsiniz:

Hoping for Europa (NASA Astrobiology Mag.)
Titan Triple Thread (NASA Astrobiology Mag.)
Europa Jupiter System Mission (NASA)
Titan & Saturn Future Exploration (NASA)
Buzun altındaki yeni dünya (UzayveAstronomi.com)
0
yorum

24 Ocak 2009 Cumartesi

Hafta sonu Gökyüzü Keyfi 24-25 Ocak

4. yazı ile birinci ayı tamamladığımız Haftasonu Gökyüzü Keyfi yazı dizimizin yeni bölümü UzayveAstronomi.com'da yayınlandı. Bu hafta okurları kutup yıldızı, M35 açık yıldız kümesi ve M81 Spiral Galaksisi hedef olarak bekliyor. Ayrıca bu yazıları takip edip de amatör astronomi gözlemlerine başlamak isteyen okurlar için küçük bir dürbün tanıtım bölümü de bulunuyor.

Yazıyı okumak için aşağıdaki bağlantıyı kullanabilirsiniz :

Haftasonu Gökyüzü Keyfi 24-25 Ocak 2009 - UzayveAstronomi.com


Yıldızların ışığının her zaman yolunuzu aydınlatması dileğiyle!
0
yorum

2008'den Muhteşem Görüntüler!

2008 yılı Güneş sistemi araştırmaları açısından ne kadar hareketli geçti fark ettiniz mi? Mars'a yapılan Phoenix görevi, Messenger'in Merkür'e yakın geçişi, halen devam eden Satürn çevresindeki Cassini görevi.. Başdöndüren hızda her geçen gün komşu gezegenler hakkında bir çok şey öğreniyoruz, bir çok yeni görüntü elde ediyoruz. Aşağıdaki videoda 2008'deki öne çıkan görüntüler muhteşem bir şekilde derlenmiş!


Riding with Robots - Best of 2008 from Bill Dunford on Vimeo.

Kaynak : Ridingwithrobots
0
yorum

21 Ocak 2009 Çarşamba

Mors Alfabesi ile Astronomi Yılı Kutlaması

Fotoğrafı ilk gördüğümde bir gariplik olduğunu fark etmiştim. Yıldız izleri fotoğraflarında izler genelde kesiksiz yaylar çizer. Bulut nedeniyle mi acaba derken, her bir yıldız için aynı şablon iz tekrarlanıyordu.. Açıklamasını okuduğumda ise bunun şu ana kadar gördüğüm en orjinal astronomi fotoğrafı olduğunu karar verdim : Mors kodu ile "IYA 2009" (IYA : International Year of Astronomy)

Amerika, Colorado'dan Astronomi Profesörü Jimmy Westlake'in çektiği yukarıdaki fotoğrafta yıldızların gecenin bir bölümünde gökyüzünde takip ettiği yolu görüyoruz. Yıldızlar gökyüzünde kutup yıldızının etrafında yay çizerek hareket ederler (Burada yıldızların gerçekten hareket etmediğini hatırlatmama gerek yok sanırım, bu tamamıyle Dünya'nın kendi ekseni etrafında dönüşü nedeniyle ortaya çıkıyor) Siz de fotoğraf makinanızı sabitleyip yeterince uzun pozlar verirseniz bu izleri yakalayabilirsiniz.

Westlake'de fotoğraf makinesi ile 30sn'lik pozlarla noktaları, 3 dk'lık pozlarla da çizgileri oluşturarak yıldız izleriyle mors alfebesinde "IYA 2009" yazdırmış (IYA : International Year of Astronomy) . Yıldız izlerinden parlak Sirius'a ait olanında mesaj açıkça okunabiliyor:
· ·” » I
- · - -” » Y
· -” » A
· · - - -” » 2
- - - - -” » 0
- - - - -” » 0
- - - - ·” » 9
= IYA2009

2009 Astronomi Yılı'nı kutlamak için seçilebilecek en orjinal yöntem bu olsa gerek! Tek kelime ile muhteşem!

Kaynak : Spaceweather
0
yorum

Kızıl Gezegen bu aralar manşette!

Mars'ın geçtiğimiz hafta astronomi haber kanallarında sık sık ismi geçti eğer takip ediyorsanız. Bunlardan biri Mars'taki gezgin robotlar Opportunity ve Spirit'in 5. görev yılını dorduruyor olmalarıydı. Bir kaç aylık görev süresi için planlanan robotlar beş yılı doldurmuşlardı , önlerindeki daha zorlu hedefler için şimdiden yola koyulmuşlardı bile...

UzayveAstronomi.com'da konuyla ilgili derlediğim yazıdan
alıntılamak gerekirse :

Araçlar inişlerinden beri Mars’ın sert ortamı ve şartları konusunda bir çok keşfe yol açtılar. Şu ana kadar çeyrek milyon görüntüyü Dünya’ya gönderen gezginler, 21 km.’den daha fazla yol aldılar, bir dağa tırmandılar, kraterlere iniş yaptılar ve yaşlanan donanımlarıyla kum fırtınalarına karşı savaştılar. Günümüze kadar gezginler bu zorlu şartlara karşı ayakta kalarak görev ekibinin yeni planlarına hazır olduklarını gösteriyorlar.
Mars'taki uygarlıkların inşa ettiği düşünülen kanalların Giovanni Schiaparelli tarafından 1887'de bir çizimi

20.yy başlarında bilim kurgu romanlarına bir çok malzeme çıkaran ve kızıl bir gizemlilikle örtülmüş Mars, daha üstünden 50 yıl geçmeden üzerinde labaratuar testleri yapabildiğimiz, robotlarımızı sürdüğümüz bir gezegen haline geldi.. İnsanın doğasına kazınmış merak ve bilme tutkusu Dünya'mızdan tamamen farklı ve zorlu koşullarına rağmen Mars'ı bize tanıdık kıldı. Artık kızıl taş-toprak kümelerini, kum fırtınalarını gördüğümüzde şaşırmıyoruz bile. Bütün bunları şu ana kadar Mars'a yapılan ve bize yepyeni bir "Dünya"yı tanıtan görevlere borçluyuz.

JPL (NASA Jet İtki Laboratuarı ), bu görevlerden ikisi olan Mars gezginleri Spirit ve Opportunity'nin 5 yıllık serüvenlerini özetleyen videoları geçtiğimiz hafta yayınladı. Videoları izleyip bu heyecana siz de ortak olun :

JPL - Spirit Video

JPL - Opportunity Video

Mars gezginlerini sürmenin tekniklerini ve bunun nasıl bir duygu olduğunu robotların sürücüsü Scott Maxwell'in kendisinden duymak isterseniz aşağıdaki bağlantı tam size göre :

How to drive the Mars rovers? (UniverseToday)

Mars'ı tekrar gündeme getiren diğer bir konu ise NASA tarafından yapılan basın açıklamasında 2003'de Mars atmosferinde keşfedilen metan gazının dağılımı ve değişimi ile ilgili yeni bilgiler edinilmesiydi. Mars'ta olası bir organik yaşamın işareti olarak gösterilen metan aynı zamanda jeolojik süreçler sonucunda da oluşmuş olabilir diyordu araştırmacılar. Veriler yoksa kurak toprak tabalarının altında yaşayan "küçük yeşil Marslılar"ı mı işaret ediyor? Bu sorulara önümüzdeki Mars görevi Mars Bilim Laboratuarı(MSL) ile detaylı cevaplar alınacak gibi görünüyor..

Konuyla ilgili UzayveAstronomi.com'daki "Mars'taki Metan" yazısını okumanızı tavsiye ederim.
0
yorum

17 Ocak 2009 Cumartesi

Hafta sonu Gökyüzü Keyfi 17-18 Ocak

3. haftasını dolduran Haftasonu Gökyüzü Keyfi yazı dizisinin 17-18 Ocak sayısı UzayveAstronomi.com'da yayında. Bu haftaki hedefler gökyüzünün en parlak yıldızı Sirius, Arabacı takım yıldızındaki açık yıldız kümesi M37 ve bu mevsimin kuyruklu yıldızı olmaya aday Lulin Kuyruklu Yıldızı (C/2007 N3)..

Yazıyı okumak için buraya tıklayınız.

Yıldızların ışığının her zaman yolunuzu aydınlatması dileğiyle..
0
yorum

13 Ocak 2009 Salı

52 Göksel Gerçeği Bil Hediyeyi Kazan!

UzayveAstronomi.com'da 2009 Dünya Astronomi Yılı çerçevesinde her hafta yeni bir evren gerçeğine değineceğimiz "52 Göksel Gerçek" yazı dizimizle sorulacak sorulara 3 aylık dönemlerde en çok doğru cevap veren kişiyi bir hediye bekliyor olacak!


Ozan Kanbertay'ın editörlüğünde gerçekleşen yazı dizisini kendi kelimeleriyle anlatmak gerekirse:
Bir çocuk bize, evren ne kadar büyük diye bir soru sorsa, herhalde vereceğimiz yanıt “çok büyük” olacaktır. Yanıtın ardından karşılık gecikmeyecektir: “Ama ne kadar büyük?” Bu sorudan sonra genelde tıkanıp kalırız.

İşte bu yazı dizisinde; bildiğimiz tanıdığımız kavramlardan, nesnelerden, büyüklüklerden yararlanarak, evrenin o muazzam ve ihtişamlı yapısını birlikte hayal etmeye çalışacağız. Aslında hayal etmekten öte, art arda yazılan sıfırları, gerçek evimiz olan evreni daha iyi tanımak ve kendi yerimizi daha iyi görmek için anlamlı birer araç haline getireceğiz. Yani, sayıları matematiğin soyut dünyasından çıkarıp, onlara zihnimizde anlamlı birer kişilik kazandırmaya çalışacağız.

Bugün yayına giren ilk sorumuzla yazı dizisini başlatıyoruz.

52 Göksel Gerçek - Güneş Öfkelenirse

Katılmanız ve kazanmanız için gerekli şartlara siteden erişebilirsiniz.
2
yorum

12 Ocak 2009 Pazartesi

Astronomi Kaynakları - Astronomi Bilginizi Arttırmanın Yolları

Astronomi ile yaklaşık iki yıldır ilgileniyorum ve edindiğim bilgi bakımından ilk başladığım zamanlarla şu andaki durumumu karşılaştırdığımda gerek internet, gerekse görsel ve yazılı kaynaklardan edindiğim bilgiler sonucu çok büyük bir fark olduğu olduğunu gözleyebiliyorum. Özellikle internet üzerinden bilgilerin çoklu ortamlar vasıtasıyla yaygın hale gelmesi astronomi konusunda da yüzlerce kaynağın oluşmasına ve her geçen gün hem nitelik hem de nicelik bakımından artmasına sebep oldu.

Bu ilgi alanına ilk merak sardığımda internetteki çeşitli haber/makale kaynaklarından rastgele bilgiler edinirken bir süre sonra bunu daha planlı ve seçici olarak yapmaya başladım. Böylece daha kısa sürede, en efektif yöntemlerle bilgimi arttırmaya çalıştım. İnternet ortamında günümüzde her yönden bilgi yağıyor, bunlar arasından nitelikli ve doğru olanlarını seçmek gittikçe zorlaşıyor. Benim bu yazıda yapmak istediğim kendimin geçmişte veya hala yaralandığım nitelikli kaynaklara (bunlar tamamen subjektif seçimlerdir) bağlantılar vermek. Umarım astronomi merağınızı gidermek için iyi bir kaynak teşkil ederler:

Bir konuyu en iyi öğrenme şeklinin öncelikle görüp izleyerek, ikinci olarak dinleyerek ve en son okuyarak olduğunu göz önüne alarak bu sırayla gidelim:

GÖRSEL KAYNAKLAR

  1. Berkeley Webcast - Introduction to General Astronomy - Şu ana kadar gördüğüm Astronomi'yi en iyi anlatan kişi olan Alex Fleppenko'nun Berkeley'de verdiği, dili tamamıyle anlaşılır ve anlatımı popüler bilim tadındaki videoları. Kesinlikle göz atın! (Her dersin vidyo ve mp3 kayıtlarına çevrimiçi erişebilirsiniz.)
  2. Space Telescpe Science Institute Lecture Series - Mükemmel bir kaynak, gerek teknik gerekse popüler dilde yüzlerce videoya erişebileceğiniz Hubble Uzay teleskobunu işleten Enstitü'nün web sayfası
  3. Yale Webcast - Frontiers and Controversies in Astrophysics - Derinlere dalmayı sevenler için biraz daha teknik yapıda bir dersin tüm dönem boyunca kayıt edilmiş videoları
  4. Perimeter Institute - Populer Talks - Teorik Fizik Enstutusu'nde her ay gerceklestirilen halka açık seminerlerin arasında çok ilginç astronomi seminerleri de bulunuyor.
  5. TTC Understanding Universe Lectures - TTC şirketinin astronomi konusunda Berkeley'de görev yapan astronom Alex Flippenko ile hazırladığı tamamıyle popüler dilde 96 tane video. Kesinlikle edinip izlemenizi tavsiye ederim.
  6. TTC Cosmology - Virgian Unv.'den Mark Whittle ın sunduğu 36 videodan oluşan tamamıyle popüler dilde hazırlanmış kozmoloji kursu.
  7. TTC Dark Matter - Dark Energy - Cosmic Variance'den tanıdığımız Caltech'ten Sean Carrol'ın sunduğu 24 videoluk karanlık madde/karanlık enerji kursu
  8. History Channel - The Universe Belgesel - Görsellik ve bilgi açısından müthiş bir belgesel dizisi olan The Universe'un tum bölümlerini izlemenizi tavsiye ederim
  9. BBC Sky at Night - BBC'de ünlü astronom Sir Patrick Moore'un sunduğu harika belgeseller
  10. PBS NOVA - Nova belgesel kanalının yayınladığı bir çok belgesele çevrimiçi ulaşabilirsiniz (Sitedeki bazı içeriğe Amerika dışından erişim kapalı, bu durumda Ktunnel gibi bir site üzerinden erişmeye çalışın)
İŞİTSEL KAYNAKLAR

  1. Astronomycast - Haftalık Astronomi Podcast yayını - Arşivinde merak ettiğiniz onlarca konuyla ilgili mp3 kaydı bulabilirsiniz.
  2. NASA Podcast - NASA'nın bir çok konuda yaptığı sesli yayınlara buradan erişebilirsiniz.
  3. Planetary Radio - Planetary Society'nin haftalık uzay ve gezegen araştırmaları ile ilgili yaptığı müthiş yayın.
  4. Jodcast - Manchester Unv. Jodrall Bank Gözlemevi'nin 15 günlük çok kaliteli bir podcast yayını. (Yakın zamanda video yayınına da başladılar)
  5. Are We Alone - SETI Enstutusu'nun haftalık astronomi ve bilim konulu podcasti
  6. 365 Days of Astronomy - 2009 yılı boyunca her gün astronomi konulu yayın yapacak olan proje
  7. SpaceShow - Uzay araştırmaları ve endüstrisine merağınız varsa kaçırmamanız gereken bir podcast yayını
YAZILI KAYNAKLAR

Bu başlık altında bir çok kaynak listelenebilir fakat ben öne çıkanları ve düzenli olarak yararlandıklarımı ekliyorum.
  1. Astronomi ve Sky&Telescope dergileri - Bu dergilere mutlaka abone olmanızı tavsiye ederim. Yıllık ücretleri 60$ civarındaki bu dergiler yurtdışından Türkiye'ye de gönderiliyor. (Dergileri İstanbul'da Kabalcı, Remzi Kitabevi gibi büyük kitap evlerinde de bulabilirsiniz.
  2. UniverseToday
  3. Space.com
  4. ScinceDaily -Space
  5. NASA- Ask an Astrophysicist - Birçok ilginç soruya astrofizikçilerin cevapları
  6. Ask an Astronomer - Bir üsttekine benzeyen fakat daha kapsamlı bir soru-cevap sitesi
  7. PhysicsForums - Astronomy&Cosmology- Sciantific American'ın desteklediği çok kaliteli bir forum
  8. CloudyNights - 2009 Astronomi Yılı'nın resmi forumu - Forumun yanında yararlanabileceğiniz büyük bir makale arşivi bulunuyor.
  9. Stargazer's Lounge - Kaliteli bir amatör astronomi forumu
  10. Ice in Space Forum - Avustralya Amatör Astronomlarının bilgilerini paylaştıkları nitelikli bir forum
  11. UK Astro Imaging Forum - Astrofotoğrafçılık konusunda harika bir forum
Bunların yanında yakın zamanda yavaş yavaş artmaya başlayan Türkçe Astronomi kaynaklarını da listeye eklersek :

TÜRKÇE KAYNAKLAR
Türkçe nitelikli kaynak sayısı az olduğundan kategorilere ayırma ihtiyacı duymadım.
  1. UzayveAstronomi - Türkçe Astronomi Portalı
  2. Astronomi Diyarı - Türkçe Astronomi Haberleri
  3. Bulutsu - Günün Gökbilim Görüntüsü
  4. Gök Ayna - Astronomi Blogu
  5. Feza Maceraları - Astronomi Blogu
  6. GökBilgi - Astronomi Blogu
  7. AstroTurk - Astronomi Blogu
  8. Tek Rakibim Obsession - Astronomi Blogu
  9. Gökbilim - Astronomi Forumu
  10. Gökbilim Dergisi
  11. Astrohaber - Bülten
  12. ATMTurk - Amatör Telskop Yapımı Wiki
Yazdıkça uzayan bir liste oldu, fakat güzel bir başvuru kaynağı olacak kanımca. Beğendiklerinizi favorilerinize eklemeyi unutmayın!

0
yorum

11 Ocak 2009 Pazar

Fermi Teleskobu'ndan Haberler

11 Temmuz 2008'de fırlatılmıştı Fermi Gama Işını teleskobu ve o günden itibaren çalışmalarına hızla devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde NASA Goddard Uzay Uçuş merkezi tarafından yayınlanan "GLASTcast : 2008 in review" videosu ile 2008'de yapılan çalışmaların görsel bir sunumu yapıldı.

Video'ya erişmek için buraya tıklayarak açılan sayfada sağdaki Featured Video altında "GLASTcast 6 : 2008 in Review"dan erişebilirsiniz.

Fermi Teleskobu gama ışını dalga boyunda evrenin en yüksek enerjili olaylarını ve gökcisimlerini gözlemek için gönderildi. Temel hedeflerinden biri gama ışını patlamaları olmasına rağmen çalıştığı ilk anlardan itibaren keşfettiği gama ışını pulsarlarıyla haber oldu. Pulsar, çok hızlı bir şekilde dönen ve yüksek manyetik alana sahip nötron yıldızlarına verilen ad. Büyük yıldızların çekirdeklerinin çökmesiyle oluşan bu nötron yıldızlarının kutup bölgelerinden yayadıkları ışınlar Dünya'ya yönelmiş olduğunda dedektörlerle sinyaller (pulse) şeklinde algılanabiliyor.

Keşfedilen pulsarlardan biri 10 000 yıl önce patladığı düşünülen CTA1 supernovasındaki sadece gama ışını bandında ışıma yapan ilk pulsardı. Bu pulsar gama ışını dalgaboyunda Güneş'in tüm dalgaboylarında yaydığı ışınlardan daha fazla enerji yayıyor. Genellikle radyo veya diğer dalga boylarında gözlenen pulsarların gama ışınındaki bu ilk örneği sadece bir başlangıçtı.

Yeni yılın ilk günlerinde Fermi'nin sadece gama ışını yayan yeni 12 pulsar keşfettiği ve bunu öncesinde bilinen pulsarlardan 18'inden gama ışınımı tespit ettiği duyuruldu. Bu gökcisimlerinin gerçek yüksek enerjili doğaları yavaş yavaş açığa çıkmaya başlamıştı.

NASA'nın Fermi Teleskobu daha önce bilinmeyen 12 gama ışını pulsarını keşfetti (turuncu). Fermi ayrıca daha önceden bilinen pulsarlardan gama ışınımı da tespit etti (mor ve mavi). Tespit ettiği ışınım kaynaklarından bir kısmı ise şu anda görev yapmayan Compton dedektörünün olası kaynaklar olarak gösterdiği pulsarlardı(yeşil) (Kaynak : NASA)

Elde edilen son verilerle gama ışını pulsarlarındaki gama ışınlarının, radyo ışınlarından farklı olarak yıldızın yüzeyinden değil, yüzeyinin 450km üstündeki ışınım alanından kaynaklandığı da tespit edildi.


Daha bir yaşını doldurmamış olan Fermi Teleskobu önümüzdeki günlerde evrenin en uç enerji bölgelerinden keşiflerle ön plana çıkacağa benziyor. Bekleyelim ve görelim...

Fermi görevi gönderilmeden görevin detayları hakkında yazdığım ileti için tıklayınız.(Gama Işınımında Yeni Ufuklara)

Gama Işını Patlamaları konusunda Gökbilim Dergisi'nde yayınlanan makaleme erişmek için tıklayınız.
0
yorum

9 Ocak 2009 Cuma

Hafta sonu Gökyüzü Keyfi 10-11 Ocak

Hafta sonu Gökyüzü Keyfi’ne tekrar hoş geldiniz. Geçtiğimiz hafta gökyüzü rehberinin yanında bir de hava durumu bilgisi vermemiz gerekiyordu sanırım, Türkiye genelinde soğuk ve yağışlı hava eminim hafta sonu gözlemlerini de etkilemiştir. Bundan sonra yazılarımda hava durumu ve atmosferik görüş bilgisini de vermeyi planlıyorum. Bu hafta sonu da gökyüzünde keyfi çıkarılacak bir çok görüntü sizi bekliyor, başlayalım o zaman, ne dersiniz?

Gökyüzü hedeflerine geçmeden önce haftasonu hava durumuna bakalım. Meteoblue sitesinden günün saat aralıklarında havanın durumu, yağış olasılığı gibi bilgilere kolayca erişebilirsiniz. Aşağıda İstanbul bilgisini veriyorum, kendi bulunduğunuz yer için siteyi kullanabilirsiniz :

Havanın durumunun yanında bir de atmosferik görüş bilgisini inceleyelim. Şimdilik İngilizce bilgilerin olduğu grafiği ilerleyen yazılarımda Türkçe’leştirmeye çalışacağım.

Yukarıdaki grafiği incelediğimizde astronomik gözlem için bizi etkileyen en önemli iki faktör : “Cloud Cover”(Bulut Yoğunluğu) ve ”Seeing” (Atmosferik Görüş). Bulut yoğunluğundaki renkleri aşağıdaki renk lejantı ile karşılaştırarak yorumlayabiliriz :

Örneğin İstanbul’da Cumartesi ve Pazar gecesi bizi %20 ile %10 arası bir bulut yoğunluğu bekliyor olacak.

Atmosferik Görüş ise o gece atmosferin gözleyeceğimiz yıldızın görüntüsünü ne kadar sarsıntıya uğrattığının bir ölçüsüdür. Bu ölçü de teleskopla erişilebilecek açısal çözünürlükle verilir.

Yukarıdaki renk lejantını incelediğimizde İstanbul’da görüşün hafta sonu oldukça kötü olduğunu, açısal çözünürlüğümüzün 2 açı saniyesi kadar olduğunu görebiliriz. Bu da teleskopla baktığımız görüntülerin dalgalanmasının çok olacağının bir göstergesi.

Diğer parametreleri de bu bağlantıdaki siteden (7 Timer) kendi konumunuza göre bir rapor çıkarıp, açılan sayfada aşağıda gösterilen lejantlarla yorumlamayabilirsiniz.

Bu hafta sonu hava durumundan öte gözlemlerinizi etkileyecek en önemli şey Dolunay. Çok yüksek parlaklığıyla bütün gece gökyüzünde olacak Ay eğer gözlem şansı bulursanız size sıkıntılı zamanlar yaşatabilir. O yüzden bu hafta hedefleri olabildiğince Ay’dan uzak veya ters konumda seçmeye çalıştım.

Gökyüzünde bizi bekleyenlere gelirsek... Bu hafta sonu bizi bir sürpriz bekliyor! 10 Aralık Cumartesi Ay Dünya’ya en yakın konuma gelecek ve gökyüzündeki görüntüsü normalden çok daha büyük olacak. Ay’ın Dünya yörüngesinin elips olması sebebiyle (en yakın ve en uzak nokta arasındaki fark 50 000 km) yılın belirli dönemlerinde bir veya iki kez “yerberi” konumuna geliyor ve Dünya’dan gözlendiğinde çok daha büyük görülüyor. En sonra 2008’in sonunda gerçekleşen yerberide Ay normalden %14 daha geniş ve %30 daha parlak görülmüştü. (Yukarıda bahsettiğim gibi biz amatör astronomlar için bu pek de hoş bir durum değil, ama yerberi olması sebebiyle bu seferlik göz ardı edebiliriz! )

Fotoğrafçı Ron Hodges'in Aralık 2008'de Ay'ın yerberi konumunda çektiği fotoğraf

Yerberi konumunda Ay’ı hiç ufka yakın ya da bir ağacın arkasında gördünüz mü? Böyle bir fırsatınız olursa hala nedeni tam olarak açıklanamayan devasa bir Ay görüntüsü sizi bekliyor olacak. Yakın objelere bağlı olarak göz aldanması olduğu düşünülen bu görüntünün bazı kaynaklara göre ise tamamıyla insan gözünün fizyolojisi ile ilgili olduğu belirtiliyor.

Ay bu haftasonu büyük cüssesi ile harika fotoğraflar çekmek için büyük bir fırsat yaratıyor, kaçırmayın!

Fotoğrafçı Eric Ingmundson’in Ay’ın yerberi konumunda ufka yakın konumda elde ettiği görüntü (Büyük haline erişmek için tıklayınız )

Bu haftaki hedeflerimize geçelim.

1- Ülker Yıldız Kümesi

İlk hedefimiz geçtiğimiz hafta üzerinde konuştuğumuz Boğa takımyıldızındaki Hyades açık kümesine yakın bölgede bulunan Ülker Açık Yıldız Kümesi. Çıplak gözle günümüzde 6 yıldızın küçük bir alanda toplandığını kolayca fark edebileceğiniz yıldız kümesini, tarihte insanlar şehir ışıklarıyla kirlenmemiş tertemiz gökyüzüne baktıklarında masmavi 7 parlak yıldız olarak gördüklerinden “Yedi Kız kardeşler” olarak da isimlendirmişlerdir. Türk tarihinde de Ülker kümesine “Yedi Kandilli Süreyya” denildiğini biliyoruz. Kümedeki 7 parlak yıldız isimlerini mitolojik kahraman Atlas’ın kız çocuklarından alıyor: Alcyone, Maia, Atlas, Electra, Merope, Taygote ve Pleione. Günümüzde çıplak gözle görünmeyen Pleione’nin değişken bir yıldız olduğu ve geçmişte daha parlak olduğu biliniyor

Ülker kümesi sadece bu 7 yıldızdan ibaret değil! Kümede yaşları ortalama 76 milyon yıl olan toplam 3000’in üzerinde yıldız bulunuyor.
Daha çok genç olan bu küme etrafındaki teleskopla bakıldığında veya fotoğraflarda rahatlıkla görülebilen toz bulutlarından oluşan yansıma bulutsusunun, küme ile ilişkili olmadığı biliniyor.

Ülker’i birkaç yıldız üzerinden atlayarak kolayca bulabilirsiniz. Bu günlerde, akşamın ilerleyen saatlerinde tepe noktasına çok yakın olan Ülker’i Boğa takım yıldızındaki parlak Aldebaran yıldızını bulup hemen yukarısına bakarak fark edebilirsiniz. Dürbün ve ya teleskopla baktığınızda çıplak gözle görününden çok daha güzel bir görüntü sizi bekliyor olacak! Keyfini çıkarın!

2. μ Cephei

İkinci hedefimiz küçük bir dürbünle rahatlıkla bulunabilecek bir yıldız : μ (okunuşu : mü) Cephei. Kral takım yıldızındaki (Cepheus) bu yıldızın bir özelliği var : Değişken bir dev yıldız. Ünlü astronom William Herschel tarafından kızıl rengi nedeniyle Garnet (lal rengi) yıldızı olarak isimlendirilmiş μ Cephei, Samanyolu galaksimizde bilinen en büyük yıldızlar sıralamasında üst sıralarda yer alan kırmızı bir süper dev yıldız. Yıldızın yarı çapı Güneş’in yaklaşık 1420 katı ve μ Cephei’yi Güneş’in yerine koyduğumuzda büyüklüğü Jupiter ve Saturn’un yörüngülerini aşıyor. İçine 3 trilyon tane Dünya sığdırabileceğimiz yıldızın bir diğer özelliği ise parlaklığının 730 gün periyotla 3.4 kadir ile 5.1 arasında değişiyor olması.

Ortada üstte görünen parlak yıldız, μ Cephei (Kaynak : NASA)

Dürbünle ya da teleskobunuzla kuzeye yönelip kutup yıldızının sol üstünde Kral takım yıldızını (Cepheus) rahatlıkla bulabilirsiniz. Aşağıdaki haritadan yararlanarak μ Cephei’ye yönlendiğinizde parlak kırmızı bir dev yıldıza bakıyor olacaksınız!

3- Gama Aries

Son hedefimizi teleskoplar için seçiyorum, fakat bu hafta sonu Dolunay parlaklığıyla bizleri fazlasıyla zorlayacak gibi görünüyor. Bu neden sönük bulutsu ya da galaksilerden ziyade geçen haftaki gibi bir çift yıldızı tercih ediyorum: Koç Takım Yıldızındaki Gama Aries. Küçük bir teleskopla rahatlıkla seçebileceğiniz bu ikiliyi aralarında 7,8 açı saniyesi mesafe olan mavi ve beyaz iki yıldız oluşturuyor. Yıldızı Ülker Yıldız Kümesi’nin yakınında aşağıdaki bulucu görüntüyü kullanarak rahatlıkla bulabilirsiniz.

Gözlemlerinizde Türkiye Ulusal Gözlemevi'nin hazırladığı "Gökyüzü Olayları Yıllığı 2009"daki Ocak Ayı gökyüzü haritasından da yararlanabilirsiniz.

Havanın açık olması durumunda bizleri Ay sebebiyle oldukça parlak haftasonu geceleri bekliyor! Elinizde gözlem aletiniz olmasa dahi Ay’ın devasa görüntüsünün keyfini çıkarmayı unutmayın!

Önümüzdeki hafta görüşmek üzere
Yıldızların ışığının her zaman yolunuzu aydınlatması dileğiyle..

Kaynaklar :
Stellarium
AAVSO
Philips Astronomy Encyclopedia

2
yorum

8 Ocak 2009 Perşembe

Büyük Patlama!..Fakat Patlayan Neydi?

Nisan 2008'de başladığım GökGünce'de ileti sayım bu yazıyla birlikte 101'e ulaştı. Umarım bu daha uzun süreler boyunca devam eder. Bu yazıyı bloga ilk başladığım zamanlarda benden Sicim Kuramı hakkında Türkçe yazılar yazmamı isteyen sevgili Volkan'a ithaf ediyorum.

Evrenin yaklaşık 14 milyar yıl önce büyük bir "patlama" ile oluştuğu, günümüzde kozmoloji çevrelerinde en çok kabul gören teori olma özelliğini taşıyor. Çok yüksek yoğunlukta ve çok sıcak tekillik (singularity) adı verilen noktadan bütün evrenin oluşması doğal olarak akla bir çok sorular da getiriyor. Bu sorulardan en can alıcısı: "Sürekli Büyük Patlama'dan (Big Bang) bahsediliyor fakat patlayan gerçekten neydi"?

Perimeter Teorik Fizik Enstitusu'ne geçtiğimiz yıl katılan yaptığı çalışmalarla kendini kozmoloji alanında kanıtlamış Neil Turok'un "What Banged"(Patlayan neydi?) seminerini (PIRSA : 08030033 ) izlediğimde kafamda bir süredir cevaplayamadığım sorulara çeşitli matematiksel çözüm önerileri sunduğunu gördüm. Bu matematiksel çözümleri önümüzdeki yıllarda gönderilecek uzay labaratuarlarında test etme imkanlarının olduğunu belirttiğinde ise bizleri heyecan verici günlerin beklediğine bir kez daha şahit oluyorum.

Açık konuşmak gerekirse, evrenin Büyük Patlama ile oluştuğunu iddia eden teori aslında evrenin nasıl oluştuğunu değil, oluştuktan sonra nasıl evrimleştiğini açıklıyor. Oluşumun kendisiyle çok fazla ilgilenmiyor. Evrenin ilk zamanında tekillik (singularity) olarak adlandırılan yüksek enerjili noktanın ters bir bozunma etkisiyle (false vacuum decay) oluşturduğu kuantum dalgalanmaları (quantum fluctuations), oluşumdan saniyenin tirilyonda biri kadar süre sonra başlayan devasa bir şişme (infation) ile evrenin tümüne yayılmış ve zamanla bu dalgalanmalardan oluşan madde kütle çekim etkisiyle bir araya gelerek günümüzde gözlediğimiz yapıları, yıldızları, galaksileri ve galaksi kümelerini oluşturmuştu.

Genişleyen evreni gösteren bir grafik (Kaynak : NASA)

Evrenin daha ilk saniyelerinde başta belirttiğim kuantum dalgalanmalarından temel parçacıklar olan quarklar oluşmaya başlamış ve quarklar da proton ve nötronları oluşturmuştu. Bu oluşum sırasında hem protonlar hem de bunların karşı madde çifti olan anti protonlar oluşmuştu ve ilk saniyelerde oluşan bu proton-anti proton ve elektron-anti elektron çiftlerinin karşlıklı yok olması sonucu (şanslıyız ki proton ve elektronlar bu savaşı kazanmıştır) evren ışıma ile doldu. Evrenin o yoğun döneminde bu ışınlar hareket ederken her cm'de bir elektrona çarpıyorlardı ve yol alamıyorlardı. Bu yüzden ilk 380 000 yıl boyunca evren ışığın dışarıya çıkamadığı opak bir görünümdeydi. Ancak evren yavaşlayarak da olsa genişlemeye devam ediyordu, bu da evrenin gittikçe soğumasına neden oluyordu. Patlamadan 380 000 yıl sonra erişilen sıcaklık elektronların atom çekirdeklerine tutunabilmelerine artık müsaitti ve ışınların önündeki perde böylece kalkmış oldu. Bunun sonucunda evrenin geçmişine dair bir çok bilgi edinebildiğimiz Kozmik Mikrodalga Fon Işınımı (CMB) evrenin her yönüne yayılmaya başladı. Bu ışınım şu anda bile gökyüzünde her noktadan ve sürekli olarak üzerimize yağıyor.

Evrenin 13.7 milyar yıl boyunca evrimini anlatan diyagram

90'lı yılların sonunda NASA tarafından gönderilen WMAP (Wilkinson Microwave Anisotropy Probe )uydusu evrenin ilk zamanlarından gelen bu ışınların haritasını çıkardı ve 70'lerden beri teorisi geliştirilen Büyük Patlama'ya dair bir çok ipucu elde edildi. İşin en güzel tarafı teorilerde önerilen çoğu şey, verilerle oluşturulan grafiklere tek tek oturuyordu. Bu çok büyük bir başarıydı.

WMAP'in Kozmik Mikrodalga Fon Işınını haritası. Hammer projeksiyon tekniği kullanılarak oluşturulan haritada tüm gökyüzü yer alıyor. Haritada yerel yoğunluk farklılıkları (renk farklılıkları) göze çarpıyor. İşte bu alanlar ilkel evrende maddenin yoğunlaşmaya başladığı bölgeler. Şu anda galaksi kümelerinin evrendeki dağılımına baktığımızda bu dağılıma çok benzediğini görüyoruz. Yani bu noktalar ilerde oluşacak galaksilerin birer tohumları.

Teorilerin verilerle bu denli uyuştuğu bir modelde ne gibi sorun olabilirdi ki? Problem aslında evrenin başlangıcındaki şişmedeydi (inflation). Neil Turok konuşmasında bu problemleri sıralıyor:
  • Evrenin başlangıcı - tekil bir noktadan geliyor olması tatmin edici değil
  • İlk baştaki şişme, enerjisini nerden alıyordu
  • Neden evren başladığı gibi şişmeye (inflation) başladı
  • Evrenin başlangıcındaki karanlık enerji günümüzdekinden neden 10^100(on üzeri yüz) mertebesinde daha büyüktü
(Karanlık enerji uzay-zamanın bir özelliği olup evrenin hızlanarak genişlemesine sebep olur. 4 milyar yıl önce yoğunluğu maddenin yoğunluğunu geçerek etkisini daha da hissettirmeye başlamıştır. Bu enerjinin doğası halen çözülememiş olmasından ötürü "karanlık" olarak adlandırılmıştır.)

Turok bu problemleri aşmak için uzun süredir Stephen Hawking ve bir çok kozmoloji uzmanıyla çalışmalar yürütüyor ve "Cyclic Model" (Çevrimsel Model) adında bir evren modeli ortaya atıyor. Bu evren modelinde fizikte Süper Sicim Kuramı olarak bilinen kuramın bir parçası olan M Teorisi'nden yararlanıyor. Bu kurama göre bizim parçacık olarak belirttiğimiz proton, elektron, kuark ve ya foton'ların herbirinin noktasal parçacıklar değil birer titreşen sicim olduğu belirtiliyor. Bu teoride iki boyutlu titreşen sicimler olduğu gibi 3 ve daha fazla boyutlu "brane" adı verilen yüzey yapılar da bulunuyor.

Kapalı titreşen sicimler (kırmızı) ve brane (sarı)

Turok teorisinde, 3 boyutlu brane yapıdaki iki evrenin aralarında bir atom büyüklüğünün on üzeri 15'i kadar boşluk (bulk) bulunarak başından beri var olduğunu ve bu evrenlerin birbirlerine yaklaştıklarında çarpışmadan, etkileşerek geri döndüklerini belirtiyor. Evren bir şekilde (quantum doğası gereği) çarpıştıklarında oluşacak olan tekillik noktasından haberdar ve çarpışmadan esnek bir şekilde geri dönüyor.

Brane yapısındaki iki paralel evren, aralarında küçük bir farklı uzay boyutu ile birbirinden ayrılmış

İki paralel Brane Evrenin etkileşmesinin animasyonunu izlemek için tıklayınız

İki brane evrenin birbirine yaklaşması ve etkileştikten sonra uzaklaşması (Kaynak : Sky&Telescope)

Kuramın teknik tarafında bahsedilecek çok şey var fakat bu modelle Turok evrenin başlangıcındaki şişme kuramına ihtiyaç olmadığını ve karanlık enerjinin pozitif olarak ortaya çıkmasının nedenini açıklıyor. Cyclic Evren modelinde bir başlangıç ve ya son yok, sürekli var olan evrenler zaman zaman tekrar yakınlaşarak şişmeye başlıyorlar ve evrimleşiyorlar.

Bu teori matematiksel olarak çok güzel görünüyor, ya gözlemsel kanıtlar ? Evrenin başlangıcındaki bu olay sonucu çok büyük kütle çekim dalgaları yayıldığını ve bu dalgaların mirodalga arka fon ışınımı (CMB) üzerinde belirli bir imza bıraktığını belirtiyor Turok. Bunların da önümüzdeki yıllarda gönderilecek LISA ve Planck deneyleri ile gözlenebileceğini iddia ediyor. Kendi teorisinin karşıtı olan "Büyük Patlama"nın ve şişme kuramının savunucusu olan Stephen Hawking ile Planck uydusunun şişmenin kanıtını bulup bulamayacağına dair iddiaya girmişler bile. Bakalım Hawking karadelik konusunda olduğu gibi tekrar kaybedecek mi?

PI'daki "What Banged" videosunu erişmek için tıklayınız.


Konu ilginizi çekti mi? Aşağıdaki kaynaklardan devam edebilirsiniz :

TIMESONLINE - Exploding the Big Bang
WIRED - Big Bang wasn't the beginning
EDGE - Cyclic Universe
NOVA - The Elegant Universe
Evrenin Zerafeti - Brian Greene (Tübitak Yayınları)
İlk Üç Dakika - Steven Weinberg (Tübitak Yayınları)
0
yorum

7 Ocak 2009 Çarşamba

UzayveAstronomi - Aylık Gökyüzü Videosu

UzayveAstronomi.com Türkçe Uzay Rehberi'nde Ocak ayından itibaren NASA Jet Tahrik Laboratuarı (JPL)'in yayınladığı "What's up in the Night Sky" (Gece Gökyüzünde Neler Var?) video serisini kendi hazırladığımız Türkçe alt yazı ile okuyucularımıza sunuyoruz. İlgili Ay'a ait önemli olayların, gezegen konumlarını, belirgin yıldız bilgilerinin sunulduğu videolar hem görsellik hem de bilgi açısından gerçekten harikalar!

"Bu ay Gökyüzü" köşemizde aylık gökyüzü olaylarının özeti ile birlikte bulabileceğiniz videoya erişmek için aşağıdaki bağlantıyı kullanabilirsiniz:

UzayveAstronomi.com - Bu ay Gökyüzü Ocak '09
0
yorum

Galileo Uyduları 1- Io

7 Ocak 1610 gecesinde, bundan yaklaşık 400 yıl önce, Galileo yaptığı teleskobunu öncelikli hedefi Ay'dan Jupiter'e doğrulttuğunda yüz yıllardır kabul görev evren modelini yerinden salladığının farkında mıydı acaba? Evrendeki tek merkezin Dünya olduğu yönündeki yaygın inanışa karşıt Jupiter'in etrafında gördüğü 3 küçük yıldız ona bambaşka bir evrenin ipuçlarını veriyordu. Gördüğü üç küçük yıldız daha sonra Io, Europa ve Ganymede olarak adlandırılacak olan Jupiter'in üç uydusuydu.

1609 yılında Hollanda'da bir optikçinin tasarımından esinlenerek kendi teleskobunu yapan Gallileo, ilk gözlemlerine Ay ile başladı. Ay'ın yüzeyindeki kraterlerin ve tepelerin resimlerini çizen Galileo teleskobunu her geçen gün daha verimli kullanabileceği bir alet haline getiriyordu. (Aynı dönemlerde Londra'dan gözlemler yapan Thomas Harriot da 6 kez büyüten teleskobu ile gözlemler yaparak Ay'ın yüzeyinin resmini çekmiştir fakat bunları yayınlamamıştı)

Galileo'nun Ay çizimleri (Kaynak : Galileo Project)


Bir çok optik kusurunu düzelttiği teleskobunu Jupiter'e 7 Ocak 1610'da Jupiter'e çeviren Galileo ilk önce şaşkınlığa uğradı. Jupiter'in yanında onunla paralel hizalanmış 3 tane daha parlak cisim vardı. İlk başta bunları arka plandaki yıldızlar olduğunu düşündü. Jupiter o dönemde Dünya'ya göre karşı konumdaydı, yani Dünya ve Jupiter gezegeni Güneş'in aynı tarafında bulunuyorlardı ve bu nedenle Jupiter Ay'dan sonra gökyüzündeki en parlak cisimlerdendi. İlk gözleminin ardından bir sonraki gün Jupiter'e tekrar baktığında gezegenin ters yönde hareket etmesi gerektiğini düşünen Galileo, Jupiter'in doğudan batıya hareket etmesini ve üç parlak yıldızı geride bırakmasını bekliyordu. Fakat Jupiter'e baktığında üç parlak cismin de gezegenin batısında kaldığını gördü. Yani Jupiter batıya doğru değil, doğuya doğru hareket ediyor gibi görünüyordu. İlerleyen haftalarda Galileo üç şey daha keşfetti:
  • Küçük yıldızlar Jupiter'i sürekli takip ediyorlardı
  • Bu takip sırasında konumları birbirine ve Jupiter'e göre değişiyordu
  • Üç küçük yıldıza 15 Ocak gecesi bir tane daha eklenmişti (Callisto)
Bu gözlemlerinin ardından Galileo bunların yıldız değil, Jupiter etrafında dolanan uydular olduğunu fark etti ve Mart ayının ortalarında yayınladığı Siderius Nuncius kitabında bunlardan bahsederek "ünlü" oldu.

Bu yazı dizisinde bu 4 uydu hakkında bilgi vermeye çalışacağım. Öncelikle Io'dan başlayalım.

IO

Jupiter'in vahşi doğaya sahip uydusu Io, ismini antik Yunan tanrılarından Zeus(Jupiter)'un aşık olduğu ve eşi kıskanç Hera'dan saklamak için bir buzağıya dönüştürdüğü bakireden alıyor. Io, Güneş sisteminin en volkanik gökcismi olma özelliğine sahip. 70'li yıllarda Güneş sisteminin derinlerini incelemek için gönderilen Voyager sondaları, uydunun ilk görüntülerini aldıklarıda karşılaştıkları manzara herkesi çok heyecanlandırmıştı. Uydunun yüzeyi diğer uydularda görüldüğü gibi kraterle değil aktif volkan ve lavlarla kaplıydı. Patlamalarla yukarı çıkan bu lavlar yörüngeden kaçma hızının yarısına kadar ulaşabiliyor ve yüzeyin 300km üstüne kadar fışkırabiliyor.

Voyager 2 tarafından Temmuz 1979'da Io'ya yakın geçiş sırasında Loki volkanı patlama esnasında görüntülendi (soldaki mavi parlaklık)

Dünya'nın uydusu Ay'dan biraz daha büyük olan Io, Jupiter'in en büyük üçüncü uydusu ve gezegene uzaklık bakımından beşinci sırada yer alıyor.

Io her ne kadar yörüngesi boyunca sürekli aynı yüzünü dev gezegen Jupiter'e dönük olsa da diğer uydular Ganymede ve Europa'nın etkisiyle düzensiz bir eliptik yörüngeye sahip. Yörüngesindeki bu düzensizlikler nedeniyle Jupiter ile arasındaki mesafenin sürekli değişmesi uydu yüzeyinde çok büyük gelgit etkilerinin hissedilmesine yol açıyor. Dünya'da Ay'ın etkisiyle okyanuslarda gözlenen en büyük yükselme 18m civarındayken, Io'nun katı yüzeyinde oluşan en büyük gelgitler 100 metreye ulaşabiliyor! Yani uydunun katı yüzeyi 100 metre inip yükselebiliyor!

Io'nun volkanik yüzeyi (Kaynak : NASA - PhotoJournal )

İşte bu gelgitlerin oluşturduğu sıkışmalar büyük bir ısınmaya neden oluyor ve Io'nun yüzeyinin altının büyük bir basınçla sıvı kalmasına neden oluyor. Bu sıvı açık bir yol bulduğunda büyük fışkırmalarla yüzeye ulaşıyor ve yüzeyin 2000 Kelvin (2273 Santigrad derece) dereceye kadar ısınmasına yol açıyor. Io'nun yüzeyi sürekli kendini yeniliyor, lavlar kraterleri dolduruyor ve sıvı kayalar yüzeye yayılıyor. Uydu yüzeyini oluşturan materyal konusunda kesin bilgi bulunmamakla birlikte değişen renk kompoziyonlarına bağlı olarak erimiş sülfür ya da silikat kaya olduğu sanılıyor. Sülfürdioksit'ten oluşan atmosferinde suya herhangi bir şekilde rastlanmıyor ve uydunun etrafında güçlü bir manyetik alan oluşturan demirden katı bir çekirdeği olduğu düşünülüyor.

Galileo uydusu tarafından Io'da Tvashtar Catena bölgesinde 1999'da görüntülenen volkan patlaması (Kaynak NASA - PhotoJournal)

Io'yu Jupiter'den 220 000km uzakta tutan yörüngesi zaman zaman Jupiter'in devasa manyetik alan çizgilerini keserek uydunun bir elektrik jenaratoru gibi davranmasına neden oluyor. Bu durum uydu etrafında 400 000 volt gerilim oluşturabiliyorken 3 milyon amper akım üretebiliyor. Bu akım en düşük dirençli yolu seçerek Jupiter'in manyetik alan çizgilerinden gezegenin atmosferinin üst katmanlarına girip büyük şimşekler oluşturuyor.

Jupiter dönüşü sırasında devasa manyetik alanı Io'nun üzerinden geçip uydunun yüzeyinden saniyede 1 tona yakın maddeyi koparır. Bu kopan madde manyetik alanda iyonize olarak (elektronlarını kaybederek) halka şeklinde yüksek enerjili bir "plazma torus" adı verilen bulut oluşturur. Bu buluttan kopan parçacıklar manyetik alan çizgilerini takip ederek Jupiter'in kutuplarında görülen Auroralara (Kuzey Işıkları) sebep oluyor. Ayrıca bu halka yapıdan kaçan iyonlar Jupiter'in manyetosferinin beklenenden iki kat daha büyük olmasına da neden oluyor.

Bundan sonraki hedefimiz : Ganymede

Kaynaklar:
The Galileo Project
NASA : Solar System Exploration Project

Paylaş!

 

Copyright © 2010 Gök Günce | Blogger Templates by Splashy Templates | Free PSD Design by Amuki