Güneş Sistemi denildiğinde genellikle Güneş ve etrafındaki gezegenler, ardından belki Pluto ve birkaç cüce gezegen dışında pek birşey akla gelmez. Halbuki birçok cüce gezegene ev sahipliği yapan Kuiper Kuşağı ve Güneş Sistemini bir küre şeklinde sardığı düşünülen ve kuyruklu yıldızların da kaynağı olan Oort Bulutu genelde arkaplanda kalır. Bütün bunların yanında belki de en çok arka planda kalan şey ise Güneş Sisteminin sınırını çizen ve Güneş rüzgarlarının etkisinin en son hissedildiği bir bölge :
heliosheat . Güneş rüzgarları Güneş Sistemimizin çevresinde
heliosphere adında bir katman oluşturur ve bu katmanın en dış bölgesi de
heliosheat bölgesidir.
Üstteki kutucukta Kuiper Kuşağı ve Güneş Sistemi'nin dış bölgelerindeki cüce gezegenlerin yörüngüleri görülürken kutucuğun altındaki gösterimde ise Oort bulutu görülüyor. Bahsi geçen bölge Güneş Sisteminin yıldızlar arası ortam ile sınırını oluşturuyor ve biliyoruz ki Güneş de galaksimizin merkezinin etrafında döndüğünden, sınırı oluşturan bu yapı ile birlikte yıldızlar arası madde içerisinde hareket ediyor. Bundan önceki araştırmalar Güneş Sistemini sarmalayan bu yapının kuyruklu yıldıza benzer bir şekli olduğunu gösteriyordu; yani yoğun bir top şeklinde bir kafa ve ardında bir kuyruk. Cassini uydusunun son verileri ise bu model üzerine tekrar düşünülmesi gerektiğini gösteriyor, çünkü yapılan son ölçümler
heliosphere'in bir küre şeklinde olduğunu söylüyor.
Küre şeklindeki Güneş Sistemi yıldızlar arası madde içinde ilerliyor. Küre üzerindeki renklendirme ise yüzeyinden gelen parçacıkların enerji yoğunluklarınıa göre oluşturulmuş. (Kaynak JPL) Cassini'den haberdar olanlar "Cassini ve
heliosphere'in ne ilgisi var?" diyebilirler(haberdar olmayanlar için Cassini Saturn etrafında dolanan bir uzay aracı); ben de öyle düşünmüştüm fakat bilmediğimiz şey Cassini'nin üzerinde Satürn'ün manyetik alan ölçümlerini yapan bir dedektör olması ve bu dedektörün
heliosheat'den Güneş Sistemi'nin içine doğru yönelmiş yüksüz parçacıkları da tespit edebilmesi.
Peki yüksüz parçacıklar nasıl oluşuyorlar? Yıldızlar arası madde sınırındaki soğuk yüksüz gaz ve Güneş rüzgarları ile gelen yüksek enerjili plazma(elektron ve iyonlardan oluşan) bulutunun karşılaşması sonucunda plazma haldeki atomlar yüksüz hale geçerek manyetik alanın etkisinden kurtulurlar ve Güneş Sistemi'nin içine doğru yönelirler. Bu gibi durumlar Güneş Sistemi'nin sınır bölgesinin yanında gezegenlerin çevresinde de sıklıkla görülür. İşte, Cassini üzerindeki dedektörler Satürn dışından gelen bu yüksüz parçacıkları tespit ederek bir harita çıkardılar ve bundan yola çıkarak Güneş Sisteminin şeklini modellediler. Elde edilen verilere göre sınır bölgenin kalınlığı Dünya-Güneş mesafesinin 30-40 katına yakın ve şekli daha çok küreye benziyor.
Cassini verileriyle oluşturulmuş bu görüntüde merkezde Satürn ve etrafında da Güneş Sistemi gösterilmiş. Kırmızı renkler heliosheat'den gelen yüksek enerjili yüksüz parçacık kaynağı bölgeleri, maviler ise daha düşük enerjili bölgeleri gösteriyor. Kahverengi bölüm ise Satürn'ün etkisiyle gözlenemeyen "karanlık bölgeleri" gösteriyor. (Kaynak : JPL ) Küçük bir not olarak da 70'lerin sonlarında uzayın derinliklerine gönderilen Pioneer araçları şu anda
heliosheat içinde hareket ediyorlar ve yeni modele göre 2020'ye kadar Güneş Sistemi'nden çıkıp artık yıldızlar arası maddenin içinde yol almaya başlayacaklar...
Yeni verilere göre oluşturulan bu çok renkli resim Güneş Sistemi'nin şeklini, ayrıca Pioner araçlarının da konumlarını gösteriyor. (Kaynak : JPL )