0
yorum

11 Aralık 2013 Çarşamba

İstanbul’da Kar ve Yine Kar Kristalleri Üzerine

Dün geceden beri İstanbul’da çekingen bir şekilde bir yağıp bir kesilen yılın ilk karı üzerine, artık GökGünce’de bir “gelenek” haline gelen yılın “kar kristalleri üzerine” yazılarından biri bu da.. Kar kristallerinin birbirinden güzel ve ilginç fotoğrafları her zaman ilgimi çekmiştir.. Herbirinin o farklı şekillerinin, doğanın çeşitliliğini, fiziğin estetiğini en güzel yansıtan “sihirli” bir havaları var bana göre..

 

tumblr_mwts54Rm9P1rsh498o2_1280

 

Tıpkı geçen gün rastladığım bu muhteşem fotoğraflarda olduğu gibi.. Basit bir kameraya elle eklenmiş elli dolarlık bir lens ile yapılabileceklerin sınırının olmadığını gösterir nitelikte her biri..

 

Geçen yıllardaki “kar kristalleri” yazılara aşağıdaki bağlantılardan erişebilirsiniz:

 

Karlı bir Günde Kar Kristalleri Üzerine (2012)

Karın ardından (yine) Kar Kristalleri Üzerine(2012)

 

tumblr_mwts54Rm9P1rsh498o3_1280 

tumblr_mwts54Rm9P1rsh498o4_1280

 

tumblr_mwts54Rm9P1rsh498o1_1280 Telif Hakkı: Alexey Kljatov

5
yorum

29 Kasım 2013 Cuma

ISON’un beklenmedik ortaya çıkışı!

Dün akşam hepimiz nefesimizi tutmuş ISON’un Güneş’e en yakın geçişinden sağ kurtulup kurtulamayacağını bekliyorduk ki NASA’nın SDO uydularından gelen haberlerden kuyruklu yıldızın bu yakın geçişten tek parça halinde kurtulamadığını, çok yüksek bir olasılıkla parçalanıp dağıldığını öğrendik.. NASA’nın düzenlediği canlı yayında uzmanların umutsuz ses tonları ve çoğunun erkenden ayrılışı da bütün hepsine tuz biber ekmiş, biz de umudu kesip ISON’dan artık tarihe karışmış bir efsane olarak konuşmaya başlamıştık ki bugun SOHO uydusu tarafından birbirinden ilginç fotoğraflar yayınlandı! Fotoğraflarda parlak bir şekilde görüldüğü gibi ISON’un çekirdek kısmının bir kısmı kurtulmayı başarmıştı! İlk hesaplamalara göre bu parçanın oldukça küçük olduğu düşünülüyor olsa da parlaklığı herkese tekrar umut vermeyi başardı!

 

BaP4ABRCEAA-Suu.jpg large SOHO uydusundan alınan yukarıdaki görüntülerden Güneş’e yakın geçişi sırasında gözlenemeyen ISON’un Güneş’in arkasından çıkarak gittikçe uzaklaşıp parlaklaştığı gözlendi

 

ISON’un muhtemelen başına gelenleri, bütün geçişi izleyen kuyruklu yıldız uzmanı Karl Battams NASA’nın ISON Gözlem Kampanyası internet sayfasındaki son güncellemesinde kısaca şöyle özetliyor:

 

ISON Güneş’e doğru dalışa geçtiğinde, çok büyük olmasalar da ciddi boyutta parçalar kaybederek yavaş yavaş dağılmaya başladı. SOHO LASCO C2 görüntülerinde gördüğümüz gibi ince bir kuyruk şeklinde büyük bir tozun olduğunun kanıtı bulunuyor. Daha sonra, ISON taç küreye daldığında, parçalanmaya ve buharlaşmaya devam etti ve tıpkı 2011’de Lovejoy’da olduğu gibi etrafındaki haleyi ve kuyruğunu kaybetti. Ardından Güneş’in arkasından çıkan şey ise muhtemelen küçük de olsa şimdilik toz ve gaz yaymaya devam eden tek parça bir çekirdek.. Aslında, şu anda kuyruk tekrar büyümeye başlıyor, tıpkı Lovejoy’da da olduğu gibi.. Teorimizde eksik kısımlar olduğu kesin; fakat öyle görünüyor ki en azından ISON’un küçük bir kısmı tek parça olarak kalmaya başardı ve şu anda aktif olarak dışarıya gaz ve toz yayıyor. Eğer gerçekten bir çekirdek varsa, ne kadar büyük olduğunu,  ne kadar yaşayacağını, yaşayacaksa tekrar gökyüzünde görülüp görülemeyeceğini, görülse bile ne kadar parlak olacağını şimdilik bilmiyoruz..

 

Kısacası, şu anda bu konuda çalışan tüm bilim insanlarını ve konuyu takip eden herkesi şaşırtan, akıllarda onlarca soru işareti uyandıran bir astronomi olayı ile karşı karşıyayız ki bilimin de en güzel tarafı bu! Çoğu şey beklentilerinizin dışında bir davranış sergiliyor ve tam sonuca vardığınızı düşündüğünüzde hiç beklemediğiniz şekilde önünüze çözmeniz için birçok soru atıyor.. Bundan sonra, ISON’un Güneş’ten uzaklaşmasıyla parlaklığındaki değişim incelenerek neler olduğu ve olayların bundan sonra nasıl gelişeceği aydınlanacak.. Bunun için de birkaç gün daha geçmesi gerekiyor..

 

Bütün bu olayların gelişme sürecinde ISON’un başına gelenleri çok güzel özetleyen bir karikatürü paylaşmadan edemeyeceğim:

 

oort_cloud -Şu uzaktaki parlak noktayı fark ettin mi? – Evet, nedir ki acaba?

-Bilmem; bir gidip bakacağım

-Vay canına! Oraya sakın gitmeyin!

(Kaynak : xkcd)

 

Konuyla ilgili yayınlanan son haber ve raporlardan birkaçını aşağıda bulabilirsiniz.

 

Comet ISON May Have Survived  - NASA

Schrödinger's Comet – Carl Battams / NASA Comet ISON Observing Campaign

ISON Update for 22:00 UTC Nov. 28 – Bad Astronomy

0
yorum

28 Kasım 2013 Perşembe

Kuyruklu yıldız ISON’un kaderi bugün belirleniyor!

Güneş’e en yakın konumudan geçişi uzun zamandır beklenen kuyruklu yıldız ISON, bugün(28 Kasım 2013) Türkiye saati ile 20:44’de Güneş’i yaklaşık 1.2 milyon km uzaktan sıyırıp geçecek! Güneş’in yarıçapının 700 000 km olduğunu göz önüne alırsak bu geçişin ne kadar “yakın” ve “tehlikli” olduğunu anlayabiliriz. Günlerdir merakla beklenen ise ISON’un bu geçişten sonra hayatta kalıp kalamayacağı… ISON’un kaderi yaklaşık 12 saat içinde belirleniyor olacak!

 

20131127_1518_c3_1024 SOHO uydusu ile alınan en son fotoğraflardan birinde ISON sağ altta parlak bir şekilde Güneş’e doğru yol alırken görülüyor. sürekli güncellenen fotoğraflara uydunun sitesinden erişebilirsiniz.

 

ISON’un yakın geçişinde olacaklar için ortaya atılan üç temel senaryo var. Bunlardan biri kuyruklu yıldızın, Güneş’e yaklaştıkça Güneş’in şiddetli rüzgarları ve gittikçe etkisini arttıran radyasyon basıncı sebebiyle “buharlaşıp” ortadan kaybolması.. ISON’un büyüklüğü, bu olasılığın gerçekleşmesi için öne sürülen fiziksel büyüklüğün üzerinde olduğundan kuyruklu yıldızın bundan etkilenmeyeceği düşünülüyor. Buharlaşıp yok olma, Güneş’i sıyırıp geçen kuyruklu yıldızların büyük bir çoğunluğunun yaşadığı bir durum aslında. Güneş’i sürekli izleyen SOHO uydusu hemen her gün bu kuyruklu yıldızlardan birinin Güneş’e dalış yaptığı görüntüleri yakalıyor (Hatta bu gözlemlere siz de bilgisayarınız ve basit programlarla katkıda bulunabilirsiniz). Aşağıdaki videoda, Güneş’e yakın geçişi sırasında buharlaşıp yok olan bir kuyruklu yıldızın detaylı görüntüleri bulunuyor:

 

 

İkinci olasılık ise, ISON’un Güneş’e yaklaştıkça üzerinde artan gel-git kuvvetlerinin etkisiyle parçalara ayrılarak yok olması. Güneş’in devasa kütlesi sebebiyle, kendisine yaklaştıkça daha fazla hissedilen kütle çekim kuvveti kuyruklu yıldızının Güneş’e yakın kısmını, diğer tarafından çok daha fazla çekecek ve oluşan gerilim ISON’un dağılmasına neden olabilir.. Benzer bir durum 1994’de Jupiter’e çarpan ve canlı yayında tüm Dünya’nın izlediği ünlü kuyruklu yıldız Shoemaker-Levy 9’da görülmüştü.. Kuyruklu yıldız, Jupiter’e yaklaştıkça devasa kütle çekim kuvveti sebebiyle onlarca parçaya ayrılmıştı. Böyle bir senaryo da ISON’u bekleyenler arasında…

 

hst2

 Shoemaker-Levy 9’un Jupiter’e yaklaşırken gel-git kuvvetleri nedeniyle parçalara ayrılması Hubble Uzay Teleskobu tarafından görüntülenmişti

 

Son olasılık ise, hepimizin umutla beklediği gibi, ISON’un bu yakın geçişten hafif sıyrıklarla sağ çıkması.. Böyle bir durumda ISON 1 Aralık’tan itibaren sabah gökyüzünde yine parlak bir şekilde görülmeye başlayacak ve ardından 26 Aralık’ta Dünya’ya en yakın geçişine kadar hem sabaha karşı hem de Güneş battıktan hemen sonra muhtemelen çıplak gözle dahi görülebilecek. Bu son senaryo hiç örneği olmayan bir durum değil aslında.. 2011 yılında benzer bir şekilde, hatta ISON’dan çok daha yakın, geçiş yapan Lovejoy kuyruklu yıldızı sağ kalabilmişti. Güneş’e dalış anı ve arkadan geri çıkış görüntüleri aşağıdaki videoda:

 

 

Yukarıda bahsettiğim senaryolardan hangisinin gerçekleşeceği bu akşam belli olacak. Güneş’e en yakın konumu esnasında NASA, birçok bilim insanı ve bilim habercisinin katılacağı bir web konferansı düzenliyor olacak. Türkiye saati ile 20:00-22:30 arasında yapılacak konferansta uydulardan alınan gerçek zamanlı veriler uzmanlar tarafından değerlendirilerek hep beraber bu heyecanlı olay gözlenecek. Bu akşam bilgisayarımızın başından bu tarihi olaya tanıklık etme fırsatımız olacak.

 

NASA_Hangout 

NASA’nın bu akşamki yayınına NASA Hangout: Comet ISON Live sayfasından ulaşabilirsiniz.

 

Kuyruklu yıldıza dair son gelişmeleri aşağıdaki sayfalardan takip edebilirsiniz:

 

ISON Watch: A Post-Perihelion Viewing Guide – Universe Today

NASA Comet ISON Observing Campaign Blog

SpaceWeather Comet ISON Update

ISON Türkçe Kaynakları - GökGünce

0
yorum

26 Kasım 2013 Salı

Kürkler Ülkesi’nde bir Gökbilimci

Yakın bir zamanda coğrafi 70° enlemin yukarılarına çıkacağım bir yolculuk dolayısıyla en iyi bilgi alabileceğim kaynağa, Jules Verne’in Kuzey Kutbu keşif romanlarına yöneldim. Çocukken coğrafi atlaslarda üzerinde seyrek yerleşim yerlerinin ismi ve üzerleri buzlarla kaplı olduğundan bembeyaz renkleriyle kutup bölgeleri benim için bambaşka bir dünyanın parçasıydılar. Elimdeki ansiklopedilerden elde edebildiğim ve şehir kütüphanesinden yararlanabildiğim kadarıyla bu ıssız diyarlar hakkında birçok şey öğrenmiş, öğrendikçe de oralara adım atmanın nasıl bir his olacağını düşlemeye başlamıştım..

 

kurkler-ulkesi-birinci-cilt_avatar_orjO zamanlar kurmaya başladığım ve geçen yıllara rağmen etkisini hiç kaybetmeyen bu düşlerimi gerçekleştirme imkanı yakaladım sonunda.. Aralık ayının sonunda Finlandiya’nın kuzey bölgesinde gerçekleştirilen astronomi eğitimi temalı bir “kış" okuluna” katılıyor olacağım.. Coğrafi Kutup Dairesini geçecek olmanın ötesinde kış okulunun teması olan “Kuzey Işıklarını” birinci elden gözleyebilecek olmak ise ayrı bir heyecan kaynağı benim için! Yakın zamanlarda özellikle kutup keşifleri ve kaşifleri hakkında okuduklarım, izlediklerim bu bölgelere gittikçe daha da aşina olmamı sağladı.. Bu kaynakların en başında elbette Jules Verne’ün keşif romanları geliyor.. Geçen aylarda GökGünce’de de paylaştığım, “Kaptan Hatteras’ın Maceraları”, kuzey kutbu keşif yolunda bir grup denizcinin yaşadıkları mücadeleyi ve macerayı müthiş bir dille anlatıyordu.. Özellikle romanın sonundaki zafer anı ve sonrasındaki Jules Verne’ün bitiriş cümlesi, kitabı “en iyiler” listemin en başına ekledi.. Kitabı bitirir bitirmez elime J. Verne’in bir diğer kutup bölgeleri keşif romanı “Kürkler Ülkesi”ni aldım ve daha birkaç bölüm ilermeden karşılaştığım süpriz bu yazıyı yazmama vesile oldu..

 

Kürkler Ülkesi, 1859 yılında Kuzey Amerika’da geçen ve Hudson Koyu Kumpanyası adındaki bir “kürk avcısı” topluluğunun Amerika’nın en kuzey bölgelerine bir kale inşa etmek ve bu bölgeleri kontrol altına almak için yapacakları keşif yolculuğunu konu alıyor. Her J. Verne kitabında olduğu gibi bu yolculuğa da diğer tüm karakterlerin arasında en belirgin role sahip bir bilim insanı eşlik ediyor. Yolculuk öncesi ekip olarak yapılan şölenin ortasına bir ulak tarafından çekilen kızağın içinde donmuş bir şekilde varan bu bilim insanı Thomas Blake, keşif yolculuğuna katılma nedenini şu cümleyle özetliyor: “Ay’ı görmeye”.. Bu biliminsanı, Greenwich Gözlemevinin deneyimli bir gökbilimcisi ve yapılacak keşif yolculuğuna 18 Temmuz 1960’ta gerçekleşecek Tam Güneş Tutulmasını gözlemek için katılacağını belirtiyor..

 

3

 

Bu deneyimli gökbilimcinin bir Güneş Tutulması için Amerika’nın en kuzeyine, zamanın şartlarıyla epey tehlikeli bu yolculuğa çıkmak için iyi bir nedeni var. J. Blake aslında, Tam Güneş Tutulması sırasında Ay’ın etrafında gözlenen “parlak halenin” sırrını keşfetmek adına tüm Dünya’nın dört bir yanında yapılacak gözlemlerin bir parçası… Günümüzdeki bilgilerimize göre Güneş’in en dış katmanı olan korona(taç küre) ile ilişkili olan bu parlamanın, kitabın yazıldığı zamanlarda Ay’ın sahip olduğu düşünülen atmosferiyle ilgili olduğu tahmin ediliyordu ve bu konuda tam bir görüş birliği yoktu. J. Blake, Güneş’in ufukta çok yükselmediği Kutup bölgelerinde Tam Güneş Tutulması sırasında ufkun biraz üstünde görülecek tutulmayı gözleyerek bu bilimsel problemi çözmek istiyor.. Kitabın başında J. Verne’in gökbilimciyi tanıttığı paragrafı paylaşmak aslında asıl istediğim:

 

Thomas Blake gerçekten bir gökbilimciydi. Mösyö Airy tarafından başarıyla yönetilen Greenwich Gözlemevi’ne bağlıydı. Teorisyen olmaktan çok, keskin görüşlü, derin bir zekaya sahip olan Blake, yirmi yıldır bu işlerle uğraşıyordu, gökyüzü bilimine büyük hizmetlerde bulunmuştu. Özel yaşamında mutlak bir hiçti, gökbilim sorunları dışında sanki yaşamıyordu. Varlığını yeryüzünde değil de gökyüzünde sürdürüyordu. Onun yolunda giden bir adamcağızı, La Fontaine bir kuyunun içine düşürmüştü. Yıldızlar konusu dışında, Thomas Blake’le konuşma yapmak mümkün değildi. Sanki teleskopla yaşıyordu. Gözlemcilik alanında dünyada bir başka rakibi yoktu. Rakipsiz bir gözlemciydi! Yorulmak bilmez, sabır gösterirdi. Kozmik bir olayı aylarca gözlerdi…

 

Sadece kutup bölgeleri değil, astronomi ve astronomi tarihine dair de birçok şey öğreneceğim kitabın içine dalmak, Thomas Blake’in orjinal karakteri ve gözlem macerasının detaylarını öğrenmek için sabırsızlanıyorum.. Kitabı bitirdikten sonra belki de 1860 Tutulması’na dair kitaptaki ve gerçek bilgiler ışığında bir yazı daha yazarım..

 

Kürkler Ülkesi, İthaki Yayınları’nın “Jules Verne Kitaplığı” serisinden iki cilt olarak yayınlanıyor.

0
yorum

23 Kasım 2013 Cumartesi

Astronomi için yeni bir pencere: Nötrinolar

Antartika’da, buzların yaklaşık 2500 metre derininde 86 dedektör, astrofizikte gözlemesi en güç parçacığı yakalamak için yıllardır uzun bir bekleyiş içinde.. Genellikle nüklüer reaksiyonlar sonucunda açığa çıkan ve doğada bilinen temel kuvvetlerle neredeyse yok denecek kadar nadir etkileşen bu ilginç parçacıkların ismi “nötrino”! 12 farklı ülkeden 276 biliminsanın yer aldığı IceCube deneyi, geçtiğimiz günlerde, sonunda bu parçacıkların izine rastladıklarını duyurdu. Tespit edilen yüksek enerjili nötrinolar, gökcisimleri hakkında bilgi edinebilmek için astronomide en çok kullanılan elektromanyetik dalgaların(ışığın) dışında bir kaynak olma yolunda ilk gelişmeyi temsil ediyorlar. Hatta, bu konuda çalışan bir biliminsanı bu olayı “İddiaya girerim ki 20 yıl sonra dönüp baktığımızda, ‘evet bu olay nötrino astronomisinin başlangıcıydı diyeceğiz’ ” diye ifade ediyor!

 

IMG_4263_thumbnailAntartika’da Amundsen-Scott Güney Kutbu İstasyonunda IceCube labaratuarı. Buzların derinliklerindeki dedktörlerden gelen ham veriler burada toplanıyor ve ilk analizler yapılarak deney grubu üyelerine gönderiliyor. (Telif Hakkı: Felipe Pedreros, IceCube/NSF)

 

Bir ışık yılı uzunluğunda kurşun levhanın içinden geçtiğinde tek bir atomla bile etkileşmeyecek kadar “zayıf etkileşimli” bu parçacıklar, ayrıca atmosferde kozmik ışınların oluşturdukları parçacık yağmurlarında ve evrendeki yıldızların son aşamasındaki süpernova patlamalarında da fazlasıyla üretiliyorlar. Madde ile nadir etkileştiklerinden nötrinoları gözlemenin bu kadar güç olması, bu parçacıkların sayıca az olduklarını düşündürmesin! Güneş’teki nükleer reaksiyonlar sonucu oluşan nötrinoların tirilyonlarcası(evet doğru okudunuz!) her saniye vücudunuzden geçip gitmekte.

 

Antarktika’daki deneyde, bu nadir etkileşen parçacıkları yakalamak için bir kilometre küplük buz kütlesi içine yerleştirilmiş çok sayıda dedektör kullanılarak uzun süreler bekleniyor. İşte bu süreçte, IceCube ekibi 2010 Mayıs’ı ve 2012 Mayıs’ı arasında 30 trilyon elektronvolt (30TeV) enerjinin üzerinde 28 nötrino olayı gözlediğini ve bunların büyük bir kısmının Güneş Sistemi’nin çok ötelerinden geldiğini göstermiş oldu.

 

Print IceCube deneyinde gözlenen nötrinolar “muon-nötrino” olarak sınıflandırılıyor. Parçacık fiziğindeki onlarca parçacığı çeşitli özelliklerini göz önüne alarak peluş oyuncaklar olarak dağıtan bir prode Particle Zoo’dan bir görüntü yukarıda bulunuyor. Nötrinoların nadir etkileşimleri tasarıma da fazlasıyla yansımış! (Telif Hakkı: Particle Zoo)

 

Güneş Sistemi dışından nötrinoların gelişi aslında bir ilk değil… 1987’de uydu galaksimiz Macellan Bulutu’nda gerçekleşen bir süpernova patlamasından(1987A) yola çıkan nötrinolar Dünya’dan gözlenebilmişti. Fakat bu habere konu olan parçacıklar, 1987’dekilerden hem çok daha yüksek enerjili, hem de evrenin çok daha uzak noktalarından geliyorlar.

 

ernie_black_logo_thumbnailIceCube deneyinde gözlenen en yüksek enerjili nötrino sinyalini gösteren grafik. Yukarıdaki gibi çok yüksek enerjili nötrinolar dedektörde birçok “ikincil” parçacık yağmurları oluşturuyor. Daha düşük enerjili atmosfer kaynaklı nötrinolar ise sadece muon adlı parçacıktan oluşan bir iz oluşturuyorlar. IceCube’teki fizikçiler yukarıdaki nötrinoyu “Ernie” olarak isimlendirdiler. (Telif Hakkı: IceCube Collaboration)

 

Bu deneylerde, şu anda birkaç gözlem ile istatistiksel yöntemler kullanılarak müthiş işler yapılıyor aslında fakat bu nötrinoların tek tek hangi kaynaklardan geldiğini bulmak günümüz dedektör boyutları ve teknolojileriyle epey uzak görünüyor. Bu problemleri aşmak adına, IceCube ekibi, Antartika’daki projeyi büyütmek için 270 milyon dolarlık bir genişletme projesi önermeye hazırlanıyor. Aynı zamanda Avrupa ülkeleri de yakın zamanda benzer bir dedektörü Akdeniz’in altına yerleştirmeyi planlıyorlar.

 

Bütün bu çalışmalara rağmen, bir yıldızın ya da herhangi bir gökcisminin “nötrino teleskopları” ile detaylı görüntüsünü alıp göz kırptığını görmek için epey zaman olsa da, benim de araştırma alanım olan parçacık astrofiziğinde böylesi bir gelişmeye tanıklık ediyor olmak oldukça heyecan verici! İleride bu konuda bir sunum ya da ders veriyor olursak bu günleri anacağımız kesin!

 

Araştırmanın makalesi Science’ın 22 Kasım 2013 sayısında yayınlandı. Keşfe dair birkaç yazının bağlantısı ise aşağıda:

 

IceCube pushes neutrinos to the forefront of astronomy – IceCube Collobration

IceCube finds cosmic neutrinos at the South Pole – Physics World

0
yorum

21 Kasım 2013 Perşembe

ISON Yörüngesi Kağıt Modeli!

Kağıt katlamasını sever misiniz? Peki kuyruklu yıldızları? İkisini bir araya getirebilecek bir önerim var meraklılarına; ISON kuyruklu yıldızının yörüngesini gösteren kağıt bir model yapmak!

 

ISON, bir yılı aşkın süredir meraklıları tarafından merakla beklenen ve 28 Kasım’da Güneş’e çok yakın bir konumdan geçecek bir kuyruklu yıldız.. Başka bir gezegende yaşamıyorsanız muhtemelen internette ya da gazetelerde bu kuyruklu yıldıza dair birçok şey duymuşsunuzdur. Güneş’e gittikçe yaklaştığından son günlerde özellikle parlaklığında çok ciddi bir artış söz konusu ve arkasındaki kuyruğun gelişimi fotoğrafçıların harika pozlar yakalamasına imkan tanıyor (En güncel gelişmeleri ve fotoğrafları ISON news sayfadan takip edebilirsiniz).

 

BZJMpaQCYAEnah_.jpg large ISON’un 15 Kasım’da Damian Peach tarafından çekilmiş fotoğrafı

 

Comet-ISON-November-21 ISON’un bugün itibariyle güneş etrafındaki yörüngesindeki konumu.. Bu modeli interaktif olarak Comet ISON 2013 sitesinden inceleyebilirsiniz.

 

ISON’un Güneş’in çok çok yakınından geçeceği yörüngesini, masanızın üzerinde görsel bir model olarak görmek istiyorsanız, Japon ISON gözlem kampanyası sitesindeki modeli renkli ya da renksiz olarak indirip, 200-250 gr ağırlığında bir kağıda basarak sitede yer alan yönergeleri izleyerek kesip katlayıp yapıştırmanız yeterli.

 

ison_model_2

 

 

ison_model Kendi yaptığım ISON yörüngesi modeli.. Sağda ise önümüzdeki ay yapacağımız ISON etkinliği için hazırlanırken kullandığım üç başucu kaynağım: Comet (Carls Sagan & Ann Druyan), Comets: Speculation and Discovery (Nigel Caldeer) ve Comets and How to Observe Them (Richard Schmude)

 

ISON’a dair Türkçe kaynaklardan birkaçı aşağıda:

-ISON Kuyrukluyıldızından Parlama Haberi Var-Ethem Derman

-Dayan ISON – Astronomi Diyarı

-ISON’un Güneş’e Yolculuğu – Meteor Yağmuru Olacak mı?-Açık Bilim

-ISON Kuyrukluyıldızı- Bilim Sol

 

ISON ile ilgili gelişmeleri elimden geldiğince ison.gokgunce.org adresinden paylaşmaya çalışacağım. Takipte kalın!

0
yorum

15 Kasım 2013 Cuma

Güneş’te Keşfedilen Element: Helyum!

1835’de ünlü Fransız pozitivist filozof Auguste Comte kendinden emin, oldukça iddialı bir sav ortaya atmıştı: “Yıldızların ve gezegenlerin içinde neler olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz...” Bilim Tarihi böylesi özgüven patlaması yaşan bilim insanları ve dönemlerle dolu fakat gel gör ki A. Comte’nin iddiasının üzeinden uzun bir zaman geçmeden yıldızlar da dahil olmak üzere bütün maddeler hakkında bilgi edinebildiğimiz “tayf” ölçüm tekniklerinin ortaya atılması, insanlığın evreni anlayışında en büyük adımlardan birini atmasını sağladı. Comte bu kadar feci bir şekilde haksız çıkacağını nerden bilsin?

 

Artık biliyoruz ki, bütün maddelerin çeşitli mekanizmalarla yaydıkları ya da soğurdukları ışınımda(tayflarında) kendilerine has belli karakteristik özelliklerin izleri bulunuyor. Dolayısıyla, herhangi bir cisimden gelen ışınımın tayfına bakarak, tayftaki karakteristik çizgilerden o cisimin içindeki tüm maddeleri tek tek sıralayabiliyoruz. 1814’lerde Fraunhofer tarafından gözlenen ilk tayf çizgilerinin ardından 1859’da Kirchhoff ve Bunsen tayf çizgileri üzerinde yaptıkları araştırmalarla çizgilerin, onları yayan maddelere özgü olduklarını iddia etmiş, Güneş’in tayfını da elde edip Güneş’in yapısında demir olduğunu ilk defa ortaya atmışlardır. Ama asıl heyecan verici gelişme ise, 1868 Ağustos’un Tam Güneş Tutulması sırasında Güneş atmosferinin tayfını inceleyen Fransız bilimci Pierre Janssen, daha önceden karşılaşmadığı bir sarı çizgiye rastlar ve bunun sodyuma karşılık geldiğini düşünüp not eder. Ardından bu gizemli çizgiyi, İngiliz bilimci Norman Lockyer inceler ve bunun, önceden bilinmeyen, yeni bir elemente ait olduğunu ortaya koyar; ismini de Yunan’ca Güneş kelimesi helios’tan yola çıkarak Helyum koyar.. Fakat bu yeni elemente Dünya üzerinde ilk defa rastlanana kadar daha bir 37 yıl geçecektir ki ancak 1895’de İskoç kimyacı William Ramsay Helyum’u ilk defa uranyum mineralleri ile yaptığı deneylerde izole etmeyi başarır.. Yani kısacası, Helyum elementi Dünya’da keşfedilmeden çok daha önce Güneş’te keşfedilmiştir!

 

sunspectrum_noao_960 Güneş’in görünür dalga boyundaki tayfı.. Aralardaki karanlık bölgeler, Güneş yüzeyindeki belirli elementlerin ışığı soğurmasıyla oluşan boşluklar – tayf çizgileri.. Detaylı bilgi için Bulutsu.org’daki tam açıklamaya göz atabilirsiniz.

 

Bu konuda birşeyler yazmama vesile olan ise Günün Gökbilim Görüntüsü’nde bugun yayınlanan geçen haftaki Güneş Tutulma’sının özgün bir fotoğrafı… Alttaki fotoğrafta, solda kavuşum anının fotoğrafı, sağda ise Tam Tutulma sırasında Güneş’in renk küresinden(chromosphere) yayılan ışınımın küçük bir alanda çizgi şeklinde yüzlerce delikten(kırınım ızgarası-diffiraction grating) geçirilerek oluşturulmuş tayf görüntüleri bulunuyor. En kuvvetli tayf çizgilerini oluşturan en baştaki kırmızı ışınım ve sondaki mavi ışınımın kaynağı Hidrojen atomları, ortadaki sarı ışınımın kaynağı ise Helyum! (Buradaki ışınımın nedeni yukarıdaki  görüntüde olduğu gibi soğurulma değil, renk küredeki ışınım..)

 

emmanouilidi200mmFlashSpect950

  Telif Hakkı: Constantine Emmanouilidi

 

Newton’un ışığı pirizmadan geçirerek renklerine ayırmasıyla aynı prensipten yola çıkarak, farklı maddelerin izlerini, ışınım tayflarından çıkarmak daha sonra astronominin inanılmaz bir hızla gelişmesini sağladı. Astronomide, inceldiğimiz cisim hakkında bilgi alabildiğimiz tek şey ondan bize ulaşan ışık, dolayısıyla tayf analizinin mümkün olmasıyla incelenen kaynakların içeriği, sıcaklığı, hareketine dair herşey yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı! Bence, yukarıdaki fotoğraf arka plandaki tüm bu gelişmeleri oldukça estetik bir şekilde yansıtıyor.

 

Kaynaklar:

Discovery of Helium

Chemical Composition of Stars and the Universe

0
yorum

14 Kasım 2013 Perşembe

Bir Bilim Adamının Romanı

Uzun zamandır kitaplığımın bir köşesinde duran ve ne zaman gözüme çarpsa “hala bu kitabı okuyamadım” diye iç çektiğim Oğuz Atay’ın “Bir Bilim Adamının Romanı”nı nihayet okudum ve elimden bıraktığım gibi bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim. Bir bilim insanının zorlu yaşantısı, bilim aşkı ve Türkiye’de bilim yapmanın güçlüklerini böylesine etkili bir dille anlatan başka bir eserle karşılaşmadım.. Bizde biyografi deyince siyasetçilerin, “girişimcilerin”, toplumun “önde gelenlerinin” biyografileri baş sıralardadır ama bir bilim insanın biyografisine birkaç istisna dışında rastlamak imkansız.. Bir nesli bilime, akla özendirmek istiyorsak, okuyanlar için “rol modeli” oluşturabilecek böyle çalışmalar hayati bir önem taşıyor.. Ama çıkıp soralım acaba kaç bilim insanı ya da adayı bu biyografinin konusu olan Mustafa İnan’dan haberdar..

 

dds

 Kendi öğrencisi, Oğuz Atay tarafından kaleme alınan Mustafa İnan’ın(solda) otobiyografik romanı “Bir Bilim Adamının romanı”(sağda)

 

İTÜ’de mühendislik okurken hergün girip çıktığım kütüphaneye ismi verilmişti Mustafa İnan’ın. Kendisi İTÜ’de İnşaat Fakültesi’nde 1940-1950’li yıllarda hoca olarak görev yapmış Türkiye’nin yetiştirdiği en önde gelen bilim insanlarından biri. İsmini birkaç sohbette duyardık ama kendisine dair birşey bilmezdik.. Boğaziçi’ne geldiğimde de ilk yıllarda aldığım bir Türk Dili dersinde Oğuz Atay üzerine konuşurken hocamızın “Bir Bilim Adamının Romanı” kitabını, “ısmarlama roman” deyip küçümsediğini hatırlıyorum.. Halbuki kitap Oğuz Atay’ın ince zekası ve dil işçiliğini birçok yerinde hissedebildiğiniz, bunun ötesinde Türkiye’de bilim adına çalışıp, varını yoğunu ortaya koyarak bir “ekol yaratmak” için uğraşmış istisna bir kişi üzerine yazılmış belki de tek otobiyografik roman olmasıyla en özgün eserlerden biri.. Yılların bilinçsizliği ve önyargılarını kırıp kitabı okumam bugüne kadar gecikti ama bundan sonra her fırsatta bilim konusunda ilgisi, merakı olan, bilim insanı olma yolunda tanıdığım herkese hediye etmeyi planlıyorum.. Eğer okumadıysanız, bence siz de okuyup aynısını yapın.. Keşke fırsatım olsa da bu kitabı bütün Fen Lisesi öğrencilerine, bütün bilim öğrencilerine dağıtma fırsatım olsa diyorum..

 

Kitabın son kısımlarından bir alıntıyı paylaşayım sizle; Mustafa İnan’ın bilim anlayışını en sade ve etkileyici haliyle yansıtan..

 

Bilim uzun ve çetin bir yoldur çocuklar. Bilimi yarı yolda bırakmayın olur mu çocuklar? Oppenheimer(ünlü bir fizikçi) gibi hissediyorsanız, bırakın yüksek binaları başkaları yapsın, büyük barajlarda başkaları çalışsın. Bazılarına, çok uzaklardan bile görünen yüksek yapılar kurmak çekici gelecektir. Bırakınız bu işleri öyleleri yapsın. Bazıları da insanları çalıştırmak, büyük teşebbüsleri idare etmek ihtirasıyla yanarak kuvvetli olmak isteyeceklerdir. Bıakınız parayla da onlar uğraşsın. sizin “kuvvetli” olmak gibi bir derdiniz yoksa, siz de Leonardo Da Vinci gibi “Kuvvet nedir?” diye merak ediyorsanız buyrun, sizleri Mekanik kürsüsüne beklerim. Çünkü bazılarına göre “Kuvvet” para ile organizasyonun çarpımına eşittir; bize göre kuvvet ivme ve kütleyi ilgilendiren bir büyüklüktür. Bu iki formülü birbirine karıştırmayın, kürsü ile ticarethaneyi birbirine karıştırmayın olur mu çocuklar?

 

Bir Bilim Adamının Romanı, İletişim’den yayınlanıyor ve hemen her kitapçıda kolaylıkla bulabilirsiniz.

2
yorum

31 Ekim 2013 Perşembe

3 Kasım Pazar günü “Güneş Tutulması Keyfi”

Tam Güneş Tutulmaları genellikle, Ay’ın tam gölgesi ya da yarı gölgesi içinde kalma durumuna göre “Tam Tutulma” ya da “Halkalı Tutulma” şeklinde izlenir fakat 3 Kasım Pazar günü gerçekleşecek tutulma her iki özelliği de bir arada barındıran nadir bir Güneş Tutulması, yani bir hibrit tutulma! Atlas Okyanusu üzerinden başlayıp yavaş ilerleyerek özellikle Afrika kıtasından en iyi gözlenebilecek Tam Tutulma hattı ne yazık ki Türkiye için fazla güneyde kalıyor. Afrika’ya gitme fırsatınız yoksa ve tutulmayı yine de canlı izlemek için yanıp tutuşuyorsanız yazının sonunda size bir önerim olacak!

 

eclipse-types_t_300pDünya’nın Ay’ın gölgesi içindeki konumuna göre görülen farklı tutulma çeşitleri. (Umbra: Tam Gölge, Penumbra: Yarı Gölge) (Kaynak: GLORIA Project)

 

Güneş Tutulmaları, bildiğiniz gibi Ay’ın Güneş ve Dünya arasına girmesiyle gerçekleşiyor. Bu seferki durumu farklı kılan ise tutulma hattı boyunca Tam Tutulma ya da Halkalı Tutulma’dan yanlızca biri değil her ikisinin de izlenebilecek olması. İlk etapta Ay’ın tam gölgesi Atlas Okyanusu üzerinde harekete geçtiğinde Halkalı Tutulma olarak başlayacak olan tutulma, gölgenin yüzeyde ilerlemesiyle Dünya’nın da eğriliği göz önüne alınarak Dünya yüzeyi ile Ay arasındaki mesafenin azalmasıyla, tutulma Tam Tutulmaya dönüşecek ve böyle devam ederek sona erecek..

 

HSE2013_Overview_magnitude

Telif Hakkı:  Michael Zeiler – Eclipse Maps

 

Yukarıdaki grafikte, Tam Tutulma hattı sarı renkle belirtilmiş ve 1.0 ile derecelendirilmiş. Bu hattan uzaklaştıkça, tutulmadaki azalma 0.9, 0.8 .. olarak gösterilmiş. Bu sayılara karşılık gelen tutulma görüntüleri ise sağ üstte. Türkiye 0.1 bandında olduğundan tutulma miktarı 0.1’in altında yani fark etmek çok çok güç! Tutulma ile ilgili hazırlanmış bu ve daha birçok muteşem haritaya kartograf Michael Zeiler’ın “Eclipse Maps” sitesinden ulaşabilirsiniz.

 

Afrika üzerinden geçişi merakla beklenen Tam Tutulmanın Türkiye saati ile 14:46’da, en uzun görüleceği yer Libya kıyılarının güney-batısı fakat süresi yaklaşık 100 saniye kadar…

 

Yazının başında bahsettiğim üzere, eğer bir “Tutulma Avcısı” olup da çoktan Afrika yolculuğu hazırlıklarına başlamadıysanız, bu tutulmayı hala canlı olarak bilgisayarınızın başında izleme imkanınız var! Bunun öncesinde uzaktan bağlanarak teleskopları ile Güneş fotoğrafları çektiğim GLORIA projesi ekibi, Kenya’da Tam Tutulmayı izlemek ve bilgisayarları başından herkese izletmek için yola çıktılar bile. Bulundukları konumdan tutulma toplam 2 saat 15 dakika sürecek fakat Tam Tutulma süresi yanlızca 15 saniye olacak. Tutulmanın başında ve Tam Tutulma sırasında olmak üzere iki kısa canlı yayın ile uzmanların yorumlarıyla internette yayın yapacaklar. Yayınların zamanları Türkiye Saati ile aşağıdaki gibi:

 

1.Yayın: 14:00 – 14:05 arasında yaklaşık 5 dakika (Tutulma başlangıcında)

2.Yayın: 16:20 – 16:30 arasında yaklaşık 10 dakika (Tam tutulma sırasında)

 

Yayın live.gloria-project.eu adresinden izlenebilecek. Ayrıca saat 15:00’den sonra parçalı tutulmanın fotoğrafları GLORIA internet sitesine sürekli olarak eklenecek.

 

Pazar günü oturduğunuz yerden Güneş Tutulması Keyfi yaşamak için bu yayınları takviminize mutlaka ekleyin!

 

Kaynaklar:

Total Solar Eclipse 2013 – GLORIA Project

November 3rd Rare Solar Eclipse – S&T Magazine

2013 Nov 03: Hybrdi Solar Eclipse - NASA Eclipse Website

0
yorum

30 Ekim 2013 Çarşamba

Galileo Öğretmenler Ağı ve Haftanın Eğitim Materyalleri

gttplogo

 

Galileo Öğretmen Ağı, 2009 yılından beri aktif olarak astronomi eğitimi ile ilgilenen öğretmenleri ve gönüllüleri kapsayan, çeşitli eğitimler ve etkinliklerle bir araya gelen bir topluluk. Dört yıldır düzenlenen “Öğretmen Eğitimi” programları(GOEP) ile yüzlerce öğretmen ve eğitimci, astronomi konusunda temel bilgiler, gökyüzü gözlemciliği ve özellikle interaktif uygulamalar konusunda çeşitli eğitimler aldı ve öğrendiklerini okullarında ve bağlı bulunduğu kurumlarda yüzlerce çocuğa ve topluma ulaştırdı. Galileo Öğretmen Ağı internet sitesi aracılığıyla bu etkinliklerin detaylarına ve son eğitimlerin sunum ve videolarına erişebilirsiniz.

 

2009 Dünya Astronomi Yılının köşetaşı projelerinden olan Galileo Öğretmenleri projesi hala aynı hızla devam ediyor! Sesimizi daha çok eğitimciye ve eğitim gönüllüsüne duyurmak ve hali hazırdaki topluluğu çeşitli kaynak paylaşımlarıyla canlı tutmak adına sosyal ağlarda biraz daha aktif olma kararı aldık!  Dolayısıyla, aşağıda bağlantıları verilen Facebook ve Twitter sayfalarını takip ederek ve konuyla ilgilenenlere duyurarak bize destek olabilirsiniz.

 

Facebook Sayfamız: https://www.facebook.com/Galileoogretmenleri

Twitter Hesabımız: https://twitter.com/galileogretmen

 

Ayrıca Facebook sayfasında her hafta, sınıf ya da sınıf-dışı etkinliklerde kullanılabilecek çeşitli astronomi eğitimi materyalleri paylaşımında bulunmaya başladık. Şu ana kadar paylaştıklarımıza aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz. Çok yakın zamanda devreye alacağımız “aylık bülten” ile Galileo Öğretmen Ağı’ndaki aktiviteler ve kaynaklardan düzenli olarak haber alabileceksiniz.

 

Haftanın Astronomi Eğitim Materyalleri:

0
yorum

10 Ekim 2013 Perşembe

Heidelberg'de UNAWE'13 Konferansı (2-3-4. gün)

Günü gününe yazmak epey zor oldu; bu üç gün konferansın en yoğun kısmı olduğundan ancak fırsat bulabildim..

İkinci gün sabahtan sunum seklinde dersler vardı, öğleden sonra da çalıştay şeklinde uygulamalara geçildi. Özellikle gelişim ve eğitim piskolojisine dair dersler, birçok konuda bana yepyeni fikirler ve kavrayış sağladı diyebilirim. Öğleden sonraki uygulama kısmında benim katıldığım 'Müfredat Geliştirme' grubu, ilkokul çağındaki çocukların Dünya, Ay ve Güneş algısını özellikle 'gölge' kavramını kullanarak geliştirebilecek bir etkinlik üzerinde gruplara ayrılarak çalıştı.

Üçüncü gün, UNAWE'nin kilit projelerinden "Universe in the Box' adındaki eğitim materyalleri paketini tanıtan bir sunum gerçekleştirdi proje yürütücüsü Cecilia Scorza. Giriş seviyesinde astronomi anlatmak için sınıf ortamında kullanılabilecek birçok materyal içeriyor bu kit ve bir de yanında aktivite el-kitabı ile birlikte geliyor. Projenin deneme aşamasına Türkiye katılmamıştı fakat ikinci aşama için bize de bir kit gönderilecek ve biz de gerekli geri dönüşü yaparak projeye dahil olacağız. Özellikle Galileo Öğretmen Eğitim Programlarında katılımcı öğretmenlere, çalışmalara hemen başlamak için harika bir olanak yaratacak diye düşünüyorum. Öğleden sonraki uygulamafs bu sefer uzaklıklar konusuna eğilip, ölçekler üzerine bir aktivite üzende çalıştık. Akşam da konferansın geleneksel yemeği vardı, hep beraber güzel bir restoranda sohbet, muhabbet, proje şeklinde geçen epey keyifli bir gece geçirdik.



Bugün, yani dördüncü gün, sabah sunumlarının teması 'ölçme-değerlendirme' idi.. Formal olarak bir eğitimci olmadığımdan birçok yöntem benim için tamamen yeniydi. Yapılan tüm çalışmalarda, özellikle değerlendirmenin bu kadar önemli bir yeri olduğunu tahmin de etmiyordum. Gerçekleştirdiğimiz Öğretmen Eğitimlerini değerlendirmek için birçok yöntem öğrendim ve bunları bir sonraki eğitime mutlaka uygulayacağım. Öğleden sonraki son uygulamada, Dünya'nın 'biricikliğini' vurgulayan bir etkinlik üzerinde çalıştık. Earth Ball adlı Dünya küresi üzerinde karakteristik coğrafi özelliklerden yola çıkarak gezegen üzerindeki canlılık çeşitliliğini örnekleyip başka gezegen ve uydular ile karşılaştırarak Dünya'nın eşsiz özelliklerine dikkat çeken bir etkinlik oluşturduk ve katılımcılara sunduk.



Yarın sabahtan çeşitli ülkelerden katılımcıların yerel uygulamaları anlatacağı kısa konuşmalar olacak ve ardından proje koordinatörleri UNAWE'nin gelecek planları hakkında bahsedip değerlendirme yapılacak.. Öğleden sonra, kalan zamanda da hep beraber tarihi şehir merkezindeki ünlü kale 'Schloss'u gezeceğiz.. Son olarak bir değerlendirme yazısı daha yazacağım..
0
yorum

8 Ekim 2013 Salı

Heidelberg'de UNAWE'13 'Evren Farkındalığı' Konferansı (1.gün)

Bir hafta sürecek bir Astronomi Eğitimi toplantısı için Almanya-Heidelberg'deyim ve bugun itibariyle Uluslararası Astronomi Birliğinin desteklediği "Universe Awareness(UNAWE) 2013" çalıştayı başlamış bulunuyor.. Toplam 40 farklı ülkeden altmışa yakın astronomi konusunda eğitimci, iletişimci, yazar ve daha birçok farklı alandan insanlar bir hafta boyunca özellikle ilkokul öğrencileri için merak uyandırıcı, eğitici ve ilgi çekici etkinlikleri, deneyimleri-paylaşmak için bir araya geliyorlar.


Etkinlik 'üniversite şehri' olarak tanınan tarihi Heidelberg şehrinde Max Planck Bilim Akademisine bağlı 'Hause der Astronomi' tarafından düzenleniyor ve ben de Türkiye Astronomi Derneğini temsilen katılıyorum.. Etkinliğin gerçekleştirildiği bina Max Planck Astronomi Enstitüsü'nun kampüsünün içinde ve mimari olarak kesinlikle astronomiyle iç içe bir yapıda.. Bina spiral bir şekilde, ünlü M51 galaksisi model alınarak tasarlanmış ve içindeki spiral koridorlar burada tam zamanlı olarak çalışan birçok astronomi eğitmenine ve iletişimcisine ev sahipliği yapıyor. Ayni zamanda ünlü Alman amatör Astronomi dergisi 'Sterne und Weltraum' da burada hazırlanıp yayınlanıyor. Astronomiyi çocuklara ve tüm halka iletmek ve yaymak için seferber olmuş bir kurum kısacası.

Haus der Astronomi binası; spiral şekli M51 galaksisinden esinlinerek tasarlanmış

Sabah kısa bir bina turuyla başlayıp, programı organize eden Pedro Russo ve Cecilia Scorza'nin açılış konuşmaları vardı programda.. UNAWE'nin amaçları ve bu toplantıdan beklentiler tartışıldı. Ardından katılımcıların yanlarında getirdikleri kaynakları paylaştığı mini-fuarda onlarca farklı uygulamayı görüp, uygulama fırsatımız oldu. Öğleden sonra, bir grup ilkokul öğrencisi de fuarı gezip bizlere katıldılar ve çatısı planetaryum çatısı şeklinde tasarlanmış konferans salonunda ufak bir gökyüzü gezintisine katıldık hep beraber.. Ardından resmi açılış konuşmalarını yapan Heidelberg Universitesinden ve Max Planck Astronomi Enstitusunden profesörler katılımcılara verimli bir hafta geçirmelerini dilediler..



UNAWE projesi koordinatörü Pedro Russo açılış konuşmasını yaparken..

Kaynak fuarından bir kare..

Programı ziyaret eden miniklerle gök kubbenin altında bir gezinti..

Tanışma ve karşılama seklinde geçen günün ardından yarından itibaren bizi epey yoğun bir hafta bekliyor. Katılımcıların konuya ilgileri ve paylaşımcı ortam çok etkileyici.. Buradan öğreneceğim birçok şey ve kuracağım bağlantılar için sabırsızlanıyorum.. Bu beş günü, enerjimin el verdiği kadarıyla GökGünce'den paylaşmayı planlıyorum..
0
yorum

26 Eylül 2013 Perşembe

Samanyolu Merkezindeki Karadelik Beslenirken!

Hemen hemen bütün büyük galaksilerin merkezinde olduğu gibi bizim galaksimiz Samanyolu’nun merkezinde de süper-kütleli bir karadelik bulunuyor (içinde bulunduğu Yay-Sagittarius- takımyıldızı nedeniyle Sgr A* olarak adlandırılıyor). Güneş’in kütlesinin 4 milyon katı büyüklükteki bu karadelik sahip olduğu kütleçekim ile galaksinin diğer kısımlarının da katkısıyla dört yüz milyara yakın yıldızın merkez etrafında dönmesine neden oluyor.

 

Sanılanın aksine, bu karadelikeler önüne geleni yutup etraflarında hiçbirşey bırakmayan cisimler değiller. Olay ufku adı verilen bölgenin dışında eğer yeteri kadar hıza sahipseniz, karadeliğin etrafında yörüngeye bile oturmak mümkün.. Fakat eğer merkezdeki karadeliği hedef almış, ona doğru hareket ediyorsanız karadeliğe yaklaştıkça olağan üstü etkileri hissederek parçalanıp, karadeliğe “düşmek” kaçınılmaz.. İşte sözkonusu olan tam da böyle bir durum! 2002 yılında keşfedilen ve artık merkezdeki karadeliğe doğru yöneldiği kesinleşen orta büyüklükte bir gaz bulutu, çok yakında bize Samanyolu’nun merkezindeki karadeliğin beslenme alışkanlıkları hakkında birçok şey öğretecek.

 

Simulation of gas cloud after close approach to the black hole at the centre of the Milky Way Karadeliğe doğru yol alan gaz bulutunun karadekik ile etkileşimini gösteren benzetimden(simulasyon) bir kare.. Bu etkileyici benzetimi ESO’nun web sitesinden mutlaka izlemenizi öneririm!

 

Öncelikle belirtelim ki, sözü geçen Samanyolu’nun merkezindeki süper-kütleli karadelik, 12 Güneş kütlesinden büyük yıldızların termo-nükleer reaksiyonları sonlandırıp ölümleriyle ortaya çıkan yıldız-kütleli karadeliklerden epey farklı.. Milyonlarca Güneş kütleli bu cisimlerin nasıl oluştuğu hala bilinmiyor fakat etraflarındaki madde ile etkileşimleri sonucunda incelenmeleriyle birçok özellikleri ortaya konmuş durumda.. Örneğin bizim galaksimizin merkezindeki karadelik Sgr A*, 4.31 × 106 Güneş kütlesinde ve X-ışınlarındaki parlaklığı 1033 erg/s (Bu parlaklık Güneş’in tüm dalgaboylarında yaydığı parlaklığa yakın). Sgr A*, aktif bir karadelik değil yani etrafındaki materyalleri çok sık yutmuyor, dolayısıyla çevresinde genellikle bir olağandışı bir hareketlilik gözlenmiyor. Karadeliğin olay ufku 0.018 Astronomi birimi yani Güneş’in büyüklüğünün yaklaşık 17 katı kadar. Karadeliğe doğru hareket eden gaz bulutunun kütlesi ise 3 Dünya kütlesi büyüklüğünde ve yüzey sıcaklığı yaklaşık 550 Kelvin. Hesaplara göre gaz bulutu şu anda karadeliğin etrafında 0.94 dış merkezlik(eccentricity) değerine sahip bir Kepler yörüngesinde ve bu haliyle bir tam tur atma süresi 137 ± 11 yıl..

 

Yakınlardaki büyük kütleli bir yıldızın rüzgarlarından kaynaklandığı düşünülen bu bulut, 2013 sonu – 2014 başlangıcı gibi, karadeliğe en yakın geçişini yapacak ve karadeliğin çok güçlü kütleçekimsel etkileri nedeniyle muhtemelen parçalanıp dağılacak, bir kısmı da karadeliğe düşecek. Böylesi bir olay doğrudan ilk defa gözlenebiliyor ve bu durum, hareket eden gaz bulutunun kütlesini bildiğimizden, bulutu “test parçacığı” gibi kullanıp bir karadeliğin üzerine madde yığılma sürecini tüm detayları ile incelememize olanak sağlayacak! Dünya’nın en büyük teleskopları ile gaz kütlesi uzun zamandır izleniyor ve yakın geçişe oldukça az bir zaman kala, gaz kütlesinin beklendiği gibi yavaş yavaş şeklinin bozulduğu gözlenmeye başladı bile!

 

sgr

 

Kütleçekimine neden olan madde çok büyük olduğundan, gaz kütlesinin yakın olan kısmına etki eden kuvvet ile uzak olan kısma etki eden kuvvet arasındaki fark nedeniyle oluşan “gel-git” kuvvetleri, gazın şeklinin bozulup dağılmasına sebep oluyor. Yukarıdaki görüntüde, üstte yazan tarihlerdeki gaz bulutun şeklinin gittikçe uzayıp bozulduğunu görebilirsiniz.

 

 

Karadeliğe yaklaşan gaz kütlesinin geleceğine dair yapılan yukarıdaki detaylı benzetim, bütün süreci dramatik bir şekilde ortaya koyuyor. Samanyolu’ndaki bu şiddetli gösteri çok yakın bir zamanda daha da hareketlenecek; biz de canlı yayından izliyor olacağız.. Canlı yayından diyorsam da, merkeze uzaklığımız yaklaşık 26 000 ışık yılı olduğunu düşünürsek, 26 000 yıl geçmişe ait bir filmi izliyor olacağız demek daha doğru!

 

Geçmişte Samanyolu Merkezi’ne dair bir yazı daha yazmıştım, ilgilenenlere önerilir.

 

Daha fazlası için, konuyla ilgili Astrobites’ta yazılmış dört makaleye de göz atmanızı tavsiye ederim.

 

Mealtime for Sgr A*

The Infamous Galactic Center Source G2: Gas Cloud or Star?

Seeing Black Holes with a Gas Cloud

Let’s Watch as the Supermassive Black Hole Sgr A* Spaghettifies a Gas Cloud!

 

Ayrıca BBC Horizon’ın konuyla ilgili yakınlarda yayınladığı belgeseli de kaçırmayın: Swallowed by a Blackhole (trailer)

4
yorum

23 Eylül 2013 Pazartesi

Galileo Öğretmen Eğitiminin Ardından

Dün itibariyle İTÜ Bilim Merkezi’nde gerçekleştiridiğimiz Galileo Öğretmen Ağı Programını tamamladık. 26 katılımcımızla, ağırlıklı olarka Fen Bilgisi ve Fizik Öğretmenleri, bunların yanında astronomi eğitimine ilgili kişiler ile dolu dolu üç gün geçirdik; sunumlar, ufak çalıştaylar, uygulamalar ve gece gözlemleri ile… İTÜ Bilim Merkezi ve Gökyüzü Gönüllüleri’nin ortaklaşa düzenlediği bu etkinlik benim de doğrudan düzenlediğim ilk büyük çaplı eğitim organizasyondu ve büyük bir deneyime sahip oldum! Epey yorucu bir haftasonunun ardından son gün, eksiksiz bütün katılımcılar sertifikalarını aldıklarında bizlere ettikleri teşekkür bütün yorgunluğumuzu aldı diyebilirim! Özellikle müfredatta astronomi konulu üniteleri baz alınarak planlanan içerik ve gözlemlerle zenginleştirilen program, öğretmenlerin aktif katılımını arttırıp, somut plan ve projeler için olanaklar sağladı. Etkinlik ayrıca, bunun öncesinde Galileo Öğretmen Eğitimi programına katılmış iki Galileo Öğretmeni'nin(ben ve Emel Yılmaz) düzenlediği ilk "Galileo Öğretmen Programı" olma özelliğine sahip. Etkinliğin gün gün özeti ve etkinlikten bir takım fotoğraflar da aşağıda..

 

104_5195 

Etkinlik, ilk gün İTÜ Bilim Merkezi Müdürü Sn. Murat Çakan ve Sabancı Ünv.'den Sn. Defne Üçer'in açılış konuşmalarıyla başladı. Galileo Öğretmen Ağı tanıtılarak, yapılan eğitimlerin amacı ve ileriye dönük kazanımlar üzerinde duruldu. Ardından üç günlük programı tanıtan ve temel kavramlar üzerinde durulan "Astronomiye Giriş" sunumu yapıldı ve “Magnifying the Universe” arayüzü ile astronomik gökcisimleri tanıtıldı. . Ardından Gök Atlasları dağıtılıp, temel kullanım ve gökyüzünde yön ve takımyıldızları bulmak için gerekli bilgiler verildi. Akşam için planlanan "çıplak gözle gözlem", hava kapalı olduğu için yapılamadı; yerine Stellarium ile sanal bir gözlem gerçekleştirildi.

 

100_4691

 

100_4704

 

100_4707

 

İkinci gün, etkinliğin içerik olarak en dolu günüydü. Sabahtan Sabancı Ünv.'den Atakan Gürkan "Gökyüzünde Hareket" adlı iki saatlik bir oturum gerçekleştirdi. Dünya'nın kendi ekseni etrafında ve Güneş etrafındaki hareketleri nedeniyle gökyüzünde gerçekleşen değişimleri, Ay'ın hareketi ve evreleri, Güneş'in yıl boyunca gökyüzündeki hareketini hepberaber incelendi. Ardından "Stellarium ve Celestia" oturumlarında, gökyüzü simulasyonu iki program incelendi. Gökyüzündeki cisimleri istenilen tarih ve yerden nasıl gözlenebileceğini gösteren Stellarium programı arayüzü detaylı bire şekild incelendi ve sabahki oturumda anlatılan bazı hareketlerin simulasyonu yapıldı. Ayrıca ders ortamında kolaylıkla kullanılabilecek Celestia programının tanıtımı ve basit komutlarla gezintiler ve temel "script" yazma uygulamaları gerçekleştirildi.

 

100_4736

 

İkinci gün öğleden sonra, "Evrende Neler Var?" başlıklı konuşma ile devam etti ve "Takımyıldızlar ve Güneş Sistemi", "Yıldız Evrimi" ve "Kozmoloji" alt başlığıyla üç oturum gerçekleştirildi. Özellikle içerik 7. ve 11. sınıf müfredatlarındaki astronomi konularıyla paralel olduğu için katılımcılar için oldukça etkili oldu. Ardından "İnteraktif Astronomi" oturumunda, internet ortamında ulaşılabilir program ve arayüzler ile katılınabilecek çeşitli astronomi projeleri tanıtıldı. Bu başlık altında SETI@Home, GalaxyZoo, Gloria Project ve SalsaJ kısaca tanıtıldı. Gün sonunda GLORIA Project dahilinde, Kanarya Adaları'nda bir Güneş Teleskobu'na uzaktan bağlanarak Güneş lekeleri fotoğrafları çekildi.

 

104_4777

 

104_4805

 

104_4810

 

Günün son sunumu, "Basit Gözlem Aletleri" ile dürbün ve teleskopların çalışma prensiplerinden bahsedip, okullarına gözlem aleti almak isteyenler için yol gösterici konular tartışıldı. Akşam teleskop, dürbün ve lazerlerle takımyıldızı, Ay ve çift yıldız gözlemleri yapıldı.

 

104_4855

 

104_4892 

Üçüncü gün, uygulama ağırlıklı, özellikle müfredata yönelik çalışmalara ayrıldı. Sabahtan "Bilim Eğitiminde Astronomi" oturumunda çeşitli kırtasiye aletleriyle derslerde yapılabilecek basit etkinlikler uygulamalı olarak katılımcılar tarafında yapıldı. Ardından "Müfredatta Astronomi" çalışması ile öğretmenlerle karşılıklı, ders kitapları ve kazanımlar listeleri üzerinden ders içeriklerini zenginleştirecek öneriler, kaynaklar paylaşılıp, tartışıldı. Günün sonunda katılımcıların gruplar halinde bir buçuk saat çalışarak ortaya bir sınıf ya da kulup etkinliği, gözlem planı ya da proje önerisi senaryosu oluşturulması istendi ve ardından her bir grup yaptığı çalışmayı tüm katılımcılarla paylaşıp değerlendirmeye geçildi. Kapanışı İTÜ Bilim Merkezi Müdürü Sn. Murat Çakan gerçekleştirip katılımcılara sertifikalarını verdi.

 

104_4921

 

104_4933

 

104_5023

 

104_5119

 

Son gün akşamı katılmcıların da katkısıyla Halk Gözlemi gerçekleştirildi. 100 kişilik bir grup ile Planetaryum gösterimi ve Ay gözlemi gerçekleştirildi.

 

104_5197

 

104_5215

 

İZLENİMLER:

  • Etkinlik üç güne yayılmış, içerik olarak oldukça yoğun bir programdı ve katılımcıların başından sonuna kadar katılımları ve katkıları programın verimliliğini oldukça arttırdı.
  • İçeriğin müfredata paralel ve müfredatla ilişkili olması katılımcılar için oldukça yararlı oldu.
  • Gündüz sunumların yanında, teleskoplarla Güneş ve gece gökyüzü gözlemleri kesinlikle programı bütünleyen bir özelliğe sahipti.
  • Uzaktan teleskop bağlantısı ile yapılan Güneş Gözlemi katılanların büyük ilgisini çekti.
  • "İnteraktif Astronomi" başlığı altında yapılan sunumda tanıtılan projeler öğretmenler tarafından büyük ilgi gördü ve ileride bu projelere dair birer günlük çalıştay planları gündeme alındı.

Programdaki sunumların pdf’lerine en yakın zamanda Galileo Öğretmenler Ağı sayfasının “Kaynaklar” kısmından erişebilirsiniz.

Paylaş!

 

Copyright © 2010 Gök Günce | Blogger Templates by Splashy Templates | Free PSD Design by Amuki