1 yorum

11 Temmuz 2014 Cuma

Dil Öğrenmek Üzerine: Fransızca ve Almanca

Yabancı dil öğrenmek genellikle epey zaman, ciddi anlamda motivasyon, bazen de kurslar ve kitaplar için ciddi miktarda para gerektirebiliyor. Öğrenilen her bir yabancı dil, kişinin kültürel hayatını zenginleştirmesinin yanında, o dile dair bütün kaynakların da kapısını açması ile hiç beklemediğiniz bağlantılar kurarak hayatta büyük değişikliklere neden olabiliyor.. Yeni bir dil öğrenmenin avantajlarını tek tek sıralayacak değilim; İngilizce dışında bir yabancı dil öğrenmek isteyenler için bir yaklaşım sunmak ve özellikle Fransızca ve Almanca üzerinden internetten ve kendi bilgisayarınızdan çalışarak dil becerilerinizi nasıl geliştirilebileceğine dair naçizane kendi önerilerimi paylaşmak istedim.. Bu yazıda sözü geçen muadil kaynak ve yöntemler İngilizce ve diğer diller için de gayet uygulanabilir..

Öncelikle dil öğrenme kararı almanın çok kolay fakat bu kararı istikrarlı bir şekilde uygulamanın o kadar kolay olmadığını belirtmek gerek.. Dil öğrenmek konusunda benim temel handikaplarım, dil öğrenme sürecini bir şekilde günlük rutin içinde bir alışkanlık haline getirmek ve o dili öğrenmek için  seni sürekli motive edecek kendine iyi bir ‘neden’ bulmak.. Giriş anlamında bu söylediklerimi de destekleyen fakat bunun ötesinde birçok yönden yol gösteren şu yazıya göz atmanı tavsiye ederim: How to learn a language in 90 days? Zenhabits, genel anlamda ‘alışkanlıklar’ üzerine çok güzel ve sade tavsiyelerin olduğu, yazarının sinir bozucu ‘kişisel gelişim uzmanları’ gibi değil de senin benim gibi çoğu yerde kendisinin de tökezleyip, kimi zaman başarısızlıklara uğradığını kabul ettiği bir blog.. Dil öğrenme sürecinizi doksan güne sığdırmak gibi bir kaygınız ya da hırsınız olmasa da yazıdaki tavsiyelerden epey faydalanabilirsiniz.

Bu noktadan itibaren Fransızca ve Almanca için iki ayrı başlıkta önerdiğim kaynakları ve ilgili yorumlarımı bulacaksınız.

FRANSIZCA

Dil öğrenmenin en etkili yöntemlerinden biri ufak dersler ve programlar şeklinde internette ücretsiz yayınlanan ‘sesli yayınları’ takip etmek. İntenette ‘podcast’ olarak indirip mp3 oynatıcınıza atarak, özellikle İstanbul’da olduğu gibi trafikte kendi kendinize söylenmek yerine iki durak arasında sıfırdan bir dile başlayabilir ya da öğrendiğiniz dili geliştirebilirsiniz. Bu sesli yayınlarla birlikte ineternette yayınlanan yazıları, kelimeleri ve alıştırmaları da kullanabilirsiniz. Bu yayınlardan benim kullandıklarım:

  • Coffee Break French : Bu yayın, 15 dakikalık parçalar halinde 'kahve arasında' dinlemelik.. Programın ilk bölümlerinden sonuna kadar(halen yeni bölümler yayınlanıyor) en baştan başlayıp oldukça ileri seviyeye kadar getiriyorlar. Programda, İngilizce anlatım ile Fransızca öğretiliyor ve oldukça eğlenceli bir program.. Tüm bölümleri itunes'da var, direkt indirebilirsiniz. (En altta Lesson 01 ile başlayıp devam eden..) İnternet sitesinden doğrudan indirme de olması gerek; hangisi uyarsa..
coffee-break-french-course
  • Başlangıç seviyesinin biraz üstü (pre-intermediate/intermediate) bir program da 'Learn French by Podcast'.. Bu da yaklaşık 10 dakikalık programlarla, diyaloglar ve açıklamalarıyla öğretiyor.. Epey öğretici.. itunes linki şurada..
  • Bir öncekine benzer, seviyesi epey iyi bir program da her gün yayınlanan 'Daily French Pod'.. Kısa kısa diyalog ve örnek cümleler üzerinden oldukça anlaşılır bir program.. Bütün programların arşivi şu bağlantıda. (Buna da itunes'dan abone olabilirsiniz)
  • Haber programı olarak RFI(Radio France International)'in hafta içi her akşam yayınlanan, nispeten yavaş bir Fransızca ile konuşulan "Journal en France Facile" yayınını ile günlük haberleri dinleyebilirsiniz. Doğrudan siteden dinleyebilir, yada Itunes'dan abone olarak son bölümü ipod/iphone’a indirebilirsiniz. Sitede aynı zamanda haberlerin yazılı halini de yayınlıyorlar.. Haftada  bir de "La Fait du Jour" diye bir haber ve ilgili birçok egzersiz yayınlanıyor.
  • Benim en sevdiğim yayınlardan biri de haftalık tüm dünyadan haberleri yavaş bir Fransızca ile anlatıldığı 'News in Slow French'.. Ücretli bir yayın bu ama altı aylık ücreti 20-30 dolar civarında bir şey sanırım, tavsiye ederim.. RFI'deki yayından biraz  daha yavaş, dinleme alıştırmaları yapmak için bence bire bir.
Yukarıda saydığım tüm yayınlar itunes'da var, bunlara itunes'da abone olup her bölümünü indirebilir, ipod ya da iphone'a atıp dinleyebilirsiniz.. Başka podcast takip programıyla da abone olunabilir elbette.. Bir de bu yayınların yanında ücretli olarak lesson guide'lar veriyolar ama bunun için para ile üye olunması gerekiyor.. Ben onları kullanmıyorum, ücretsiz kaynaklar fazlasıyla yetiyor..
  • Bu 'sesli yayınların' yanında benim başından beri başucu kaynağı olarak kullandığım bir de internet sitesi var: Le Point Du FLE.  Burası tam bir 'materyal cenneti'.. Her seviye için, internetteki tüm multimedia eğitim materyallerini toplamış adamlar.. Ne ararsanız var burda; gerek gramer açıklamaları, kelime alıştırmaları, fiil çekimleri, videolar vs vs..
  • Ayrıca kendiniz çalışmak için ideal programlardan biri de Rosetta Stone.. Çoğu kişinin bu programı eleştirdiğini duyuyorum ama bana kalırsa dil öğrenmenin tam anlamıyla bir ‘örüntü tanıma’ mantığını mühiş bir görsellik ve ses ile sunan süper başarılı bir program Rosetta Stone (Programın arayüzünü tanıtan şu Youtube videosu fikir verebilir).. Programın orijinali epey pahalı; bir yolunu bulup kullanmak için internette onlarca yazı var, burada doğrudan paylaşmayacağım..
Duolingo_banner
  • Son olarak bir de Duolingo adında bir program var ki, belki de internet üzerinde geliştirilmişen iyi fikirlerden biri olduğunu söyleyebilirim.. Bildiğiniz bir dil üzerinden başka bir yabancı dili öğreniyorsunuz, bunu öğrenirken bir taraftan da gönüllü olarak öğrendiğiniz dilin Wikipedia sayfasını kendi dilinizi çeviriyorsunuz. Yöntem hakkında bilgi almak için, Duolingo’nun yaratıcısının şu müthiş TED konuşumasını izlemenizi tavsiye ederim. Duolingo’yu ister internet üzerinden istersenin telefonunuza kurabileceğinin program üzerinden kullanabilirsiniz.
  • Kelime çalışmak için ise standart ‘flashcard’ yönteminin dijital versiyonu olan ve öğrenme piskolojisi ve beyin-bilim araştırmaları baz alınarak oluşturulmuş müthiş bir program: Anki. Programın altında yatan temel fikir için öncelikle şu yazıyı okumanı tavsiye ederim: Want to Remember Everythin You’ll Ever Learn? . Bütün hikaye o yazıdaki anlatılan aralıklı öğrenme üstüne kurulu çünkü. Aslında supermemo diye bir ücretli yazılım varmış, Anki onun ücretsiz versiyonu: http://ankisrs.net/ Youtube'da güzel anlatıcılar var hızlıca işe başlamak için: https://www.youtube.com/watch?v=uD9tj_jSBTc AnkiDroid programı android işletim sistemi için ücretsiz indirilebiliyor.

ALMANCA

Her ne kadar “Hayat Almanca öğrenmek için çok kısa..” deseler de, eğer böylesine zorlu bir dili kendinize hedef olarak seçtiyseniz çalışma yoğunluğu ve öğrenilmesi gerekenler de bir o kadar fazla bana kalırsa.. Çünkü dilin gramer yapısı İngilizce ve Fransızca’da karşılaşılan standart “özne-yüklem-obje”nin çok çok daha ötesinde ve özellikle kelimeler İngilizce ve özellikle Fransızca’da olduğu gibi alışıldık Latince köklerden çok daha farklı ve çoğu zaman yakından uzaktan aşina olunmayan yapıdalar.. Bunu en güzel ifade eden aşağıdaki videodaki karşılaştırma epey fikir verecektir (Dilin abartılı vurgusuna çok takılmayın Smile )..



Almanca için  kendi kullandığım ve önerebileceğim kaynaklar aşağıda:

  • İnternet üzerinden kendi kendinize öğrenmek veya katıldığınız bir kursu tekrar etmek için kullanılabilecek en kapsamlı kaynaak Deutsche Welle(DW)’nin hazırladığı Almanca öğrenim sayfaları.. Burada A1’den B2’ye kadar her türlü seviyede yazılı, sesli ve görsel birçok kaynak bulacaksınız. Gerek bunları sitenin arşivinden incelebilir, gerekse de yeni güncellemeleri siteden aktif olarak takip edebilirsiniz. DW’nin en etkili kaynağı bana kalırsa “Deutsch Interaktiv”.. Başlangıçtan ileri seviyeye kadar, çok iyi hazırlanmış bir arayüz üzerinden adım adım dil becerilerinizi kendiniz çalışarak geliştirebilirsiniz. Siteye ücretsiz bir şekilde kayıt olup, arayüze erişebilir; istediğiniz zaman kullancı adı ve şifresiyle geri dönüp kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.
  • Fransızca için önerdiğim ‘aahve arası’ programların Almanca versiyonu Coffee Break German da geçtiğimiz yıl itibariyle yayınlanmaya başladı ve yazının yazıldığı tarih itibariyle yaklaşık 30 program ulaşılabilir durumda.. 15-20 dakikalık ‘kahve-aralarında’ dinlenebilecke nitelikteki bu sesli  program benim favorilerim arasında.. Itunes’dan da abone olabilirsiniz.
  • Diğer bir sesli yayın Slow German..Bu yayın, yavaş ve olabildiğince basit bir Almanca ile genel kültür ve güncel konulardan bahsedilen 10 dakikalık kısa bir sesli program. Başlangıç seviyesinin biraz üzerinde özellikle dinleme alıştırmaları için birebir.. Eğer bunun ileri seviyesini arıyorsanız, gene aynı kişinin ‘Schlaflos in München’ yayını çok daha uzun ve kapsamlı (ve zor..) bir  program..
  • Yine yavaş ve oldukça pedagojk bir şekilde hazırlanmış bir sesli yayın: DAZPod.. Ortalama yirmi dakikalık, ilk başta bir diyalog ile başlayıp ardından diyaloğun satır satır Almanca izah edildiği bir sesli yayın bu ve orta seviye bir Almanca gerektiriyor..
  • Bence dil öğrenmenin en kolay ve olabildiğince zahmetsiz yöntemlerinden biri, Fransızca için de önerdiğim, günlük haberleri o dilde dinlemek.. Bunun için özellikle o dili yeni öğrenenleri düşünerek hazırlanmış ‘yavaş okunan haber’ programları mevcut. Almanca için de haftaiçi her gün, tüm dünyadan haberlerin kısa 10 dakikalık bir programda anlatılıdığı DW’nin ‘Langsam gesprochene Nachrichten’ programı birebir.. Programı internet ya da itunes üzerinden dinleyebilir; internet sitesinde beraberinde yayınlanan yazılı haline ve ilgili alıştırmalara ulaşabilirsiniz.
dw
  • Fransızca için de bahsettiğim, Duolingo’nun Almanca’sı da gayet güzel.. İlk etapta temelleri attıktan sonra Wikipedia üzerinden çeviriler yapmaya veya yapılan çevirileri kontrol etmeye başlayabilirsiniz. Özellikle Iphone ya da Android uygulaması ile oldukça ulaşılabilir bir program.
  • Her dil için kesinlikle önerebileceğim Rosetta Stone’u Almanca için de önermeden olmaz. Almanca için sizi A2 sonu B1 başına kadar ilerletebilecek beş seviyesi mevcut..
Paylaştığım kaynakların çoğu ‘kendi başına çalışma’ ya da bir kursu takip ederken destekleyici kaynaklar.. Öğrenme şekli kişiden kişiye değişebileceğinden, bu dillerden herhangi birini öğrenmeye niyetlenildiğinde bunca yönlendirici kaynaktan kişinin kendine uyanları kolaylıkla seçilebileceğini umuyorum..
0
yorum

5 Temmuz 2014 Cumartesi

TUG Lisans Yaz Programının Ardından

Beş gün boyunca, 2500 metrede gündüz Torosların manzarası eşliğinde gece de Samanyolu’nun gölgesinde zaman geçirip birçok şey öğrendiğimiz yaz programı geçen hafta itibariyle sona erdi.. Bir önceki yazımda da bahsettiğim gibi, programda belirli bir çizelge ve dersler olmadığından olabildiğince rahat ve tamamen merak ettikerimizi sorarak, keşfederek geçirdiğimiz bir program oldu.

 

t100

T100 Teleskobu (1 metrelik)

 

tug

T100 teleskobunun bulunduğu tepeden TUG Bakırlıtepe Yerleşkesi

 

Program süresince neler yaptığımızdan kısaca bahsetmek gerekirse; ilk başta gözlemevindeki sorumlu hocalardan İrek(Hamitoğlu) Hoca ile Bakırlıtepe’deki tüm teleskopları gezerek, detaylı bilgiler edindik. Geçmişte katıldığım gözlem şenliklerinde RTT 150 teleskobunu gezmiştim fakat bu sefer hoca ile yaptığımız detaylı tur ile anladım ki gördüğüm buz dağının sadece üst kısmıymış.. Teleskopların mekanik olarak çalışmalarının yanında, arka plandaki görüntü ve tayf alma enstrümanlarının da nasıl işlediği, nasıl veri alındığı ve bütün bunların nasıl çalışır halde tutulduğunu öğrendik. Ardından, akşamları doğrundan Bakırlıtepe’de bir gözlemci tarafından yapılan RTT 150 gözlemlerine gözlemci olarak katıldık.. Teleskobun kullanım süresinin %60’ının Ruslara ait olması nedeniyle, üstüne bizim gittiğimiz hafta da Rus bir gözlemcinin olması bire bir iletişimimizi biraz aksatmış olsa da fırsat buldukça kendisine sorular sorup, yaptığı çeşitli tayf ve fotometrik gözlemler hakkında çeşitli yöntemler öğrendim.. Gün içinde elimize çayımızı alıp Toroslar manzarası seyretmenin yanı sıra İrek Hoca ile çevredeki sarp tepelere tırmanıp çeşitli keşif gezileri yaptık.. Son olarak da Cuma günü Antalya’ya Akdeniz Ünv. kampüsünde TUG Yönetim Binası’na gelip Bilim-Toplum Merkezindeki Meade LX200 teleskop ve Coranado teleskobu kullanarak Güneş gözlemi yaptık..

 

irec

İrek Hoca RTT 150 teleskobunun nasıl çalıştığını anlatıyor

 

150

RTT 150’nin kubbesinden

 

1

Akdeniz Ünv. Kampüsündeki TUG Bilim Toplum Merkezndeki LX200 ve Güneş Teleskobundan gözlem yaparken

 

Program boyunca gözlemlerin ve ardından üzerinde düşünüp edindiğim izlenimleri paylaşmam gerekirse:

  • Öncelikle, tüm program boyunca bizleri karşılayanlardan, Bakırlıtepe’ye ulaşmamızı sağlayanlara; beş gün boyunca bizi yukarıda misafir edenlerden, her gün teknik çalışmaları öğrenmemiz için bizi dahil eden teknik ekibe kadar herkes tarafından el üstünde tutulduk, bizlere fazlasıyla değer verildiğini hissettik. Akademik ortamlarda, özellikle ülkemizde, lisans öğrencilerinin ‘ciddiye alınması’ bile çoğu zaman mümkün olmazken, programın başından sonuna kadar karşımızdaki kişiler bizleri gelecekte buralara profesyonel astronomlar olarak gelecek, onlarla birlikte çalışacak kişiler olarak gördüklerini her defasında hissettirdirler.. Bu anlamda her birine minnettarım..
  • 2500 metre yükseklikte, tamamen farklı iklim ve coğrafi koşullar altında, bildiğimiz çalışma zamanlarının tam tersi bir mesaide yapılan gözlemsel astronominin ne kadar meşakkatli ve emek-yoğun bir uğraş olduğunu, fakat üstüne bunun bir taraftan da müthiş keyifli ve ayrıcalıklı olduğunun ayırdına vardım… Fizik bölümünden yola çıkıp astrofizik ie uğraştığımdan, olayın gözlemsel kısmı benim için arka planda ‘bir şekide halledilen’ kapalı bir kutu şeklindeydi.. Bu şekilde işin  doğrudan içine girip gözleyerek kutunun içine bakma fırsatım oldu ve gördüklerim beni fazlasıyla motive etti.. Astronomi ve gözlemsel çalışmalara yönelik duyduğum ön yargıyı kırıp, bu alana biraz daha yakınlaşmak için birçok neden ürettim kendim için…
  • Katıldığımız astronomi gözlemleri sayesinde, gözlem yapmanın teleskobu doğrulturak görüntü almaktan ibaret olmadığını tam tersine bir taraftan dakikalık hava durumu verilerini kontrol edip, teleskop üzerinde anlık odak ayarı yapmak gerektiğini; mekanik olarak yolunda gitmeyen bir durum olduğunda koşup teleskoba doğrudan müdehale edilmesi gerektiğini, iyi veri almak için gerçekten iyi bir gözlemci olmak gerektiğini öğrendim..
  • Böylesine büyük çaplı bir ‘bilim yerleşkesi’ ile ilk karşılaşmam olduğundan artık günümüzün moda deyişiyle ‘Big Science’ (Büyük Bilim) denen olayı yavaş yavaş daha iyi kavrıyorum. İleri seviye araştırmalar yapmak için büyük yatırımlara, bunları gerçekleştirecek kalifiye bilimsel ve teknik ekibe, çok ciddi bir altyapıya ve en önemlisi bu sistemi 7/24 çalışır halde tutacak desteğe ve insan gücüne ihtiyaç olduğunu gördüm.. Gözlemevi yönetim binasının duvarlarını süsleyen onlarca fotoğraflardan tanık olduğum ve gözlem şenliğinde Ethem ve Zeynel Hocalarımdan defalarca duygulanarak dinlediğim TUG’un çok zor şartlar altında Bakırlıtepe’ye kuruluş hikayesi, orada olmanın değerini kat ve kat arttırıyor.. İyi ki uğraşmışlar, iyi ki kurmuşlar dedirtiyor.. Buradaki teleskopların, dünya çapındaki dev teleskoplarla yarışamayacağının hepimiz farkındayız fakat daha ilerisini görmek için her zaman başlangıçlar önemlidir.. Daha da ilerletmek bizlerin üzerine düşüyor..

Kısacası, TUG’da geçirdiğim bir hafta benim için fazlasıyla bilgilendirici ve dönüştürücüydü.. Fizik Lisans tavsiyeleri yazılarında da yazdığım gibi, üçüncü ve dördüncü sınıflarda yazın bir haftanızı değerlendirmek ve yepyeni şeyler öğrenip Torosların havasını solumak emin olun sizin için de ‘dönüştürücü’ bir deneyim olacak!

Paylaş!

 

Copyright © 2010 Gök Günce | Blogger Templates by Splashy Templates | Free PSD Design by Amuki