7
yorum

25 Mayıs 2009 Pazartesi

GökGünce Twitter'da

Sosyal iletişim ağları artık günümüzde en etkili araçlar haline geldi ve bunlardan faydalanarak yapılan etkinlikler, çalışmalar, platformalar geniş kitlelere ulaştırılabiliyor. Twitter da bu ağlardan biri. 140 karakteri geçmeyen mesajlar göndererek yapılan güncellemelerle aynı ağ üzerinden veya dışarıdan kişilerin sizi veya çalışmalarınızı anlık olarak takip etmesi artık mümkün!

Halihazırda hazırlandığım sınav dolayısıyla GökGünce'yi bir süredir boşladım, farkındayım. Bakıyorum da Planck uydusunun fırlatılışını bile yazamamamışım :/ Haziranın ortasına kadar sürmesini tahmin ettiğim bu boşluğu bir nebze kapatmak için Twitter imdadıma yetişti diyebilirim.

İnternet üzerinden ilgilendiğim konulardan bir çok makale okuyorum fakat hepsini burda paylaşmak mümkün olmuyor. Bir zamanlar "Haber Turu" şeklinde yazılar hazırlamak istiyordum ama olmadı. Şimdi planım karşılaştığım makale, video veya diğer kaynakları Twitter'dan anında paylaşmak. Bu mesajların son 5 tanesini sitenin sol üstündeki Twitter kutucuğundan, tamamını ise Twitter sayfamdan takip edebilirsiniz. (RSS okuyucu hizmeti kullananlar bu bağlantıdan da takip edebilirler.) Eğer siz de bir "Twitter" kullanıcısıysanız GökGünce'yi takip ettiğiniz sayfalara ekleyebilirsiniz.
0
yorum

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Bulutsu 3 Yaşında!

Her sabaha, güne başlarken bilgisayarınızı açıp şöyle evrenin derinliklerinden veya yanı başımızdan muhteşem bir görüntü ile karşılaşmak istemez misiniz? NASA'nın her gün farklı bir fotoğrafı yayınladığı Günün Astronomi Fotoğrafı'nı(APOD), Bulutsu.org sitesinde Murat Tunçay ve Tahir Şişman bizlere 3 yıldır Türkçe açıklamalarıyla sunuyor.


Bu gün Bulutsu'nun 3. yıl dönümü; nice başarılı ve mutlu yıllara Bulutsu.org ailesi!
0
yorum

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Gökyüzüne Ne Kadar Yakınsınız?

GökGünce'nin 1. yılı anısına hazırladığım yazı dizisinde sevgili Ozan Kanbertay'ı ağırlıyoruz. Ozan Bilekent Üniversitesi'nde Fizik öğrencisi ve gökyüzü tutkumu eşit seviyede paylaşabildiğim nadir kişilerden biri. İkimiz de bunun değerini bilip her fırsatta değerlendirmeye çalışıyoruz zaten. Geçen yıl tanışmamızdan itibaren 2009 yılında bir çok astronomi projesi için beraber kolları sıvadık, bunlar arasında İmir Kalkanci'nin ev sahipliği yaptiği UzayveAstronomi, amatör bilimsel çalışmalar yürüttüğümüz Feza Astronomi Çalışma Grubu bulunuyor. Beni kırmayıp GökGünce'ye katkı sağladığı için kendisine teşekkürü borç bilirim! Sözü Ozan'a bırakıyorum :)

Hepimizin bildiği gibi, gökbilimle ilgili Türkçe kaynak sayısı çok az. Var olanların çoğu da, ya konuya tam vakıf olmayanlar tarafından çevirisi yapılmış haber ve makalelerden ya da kopyala-yapıştır mantığı ile klonlanmış bilgi yığınlarından oluşuyor. Bu açıdan GökGünce; özgün, anlaşılır ve güncel yapısıyla çok önemli bir yere sahip bence. Sevgili Arif’in GökGünce’sinin 1. yaşını kutluyor ve bir okur olarak günlüğüne katkıda bulunmam için verdiği bu fırsattan ötürü kendisine çok teşekkür ediyorum.

(Image Credit : Till Credner, AlltheSky.com)

Gökyüzüne Ne Kadar Yakınsınız?

Arif, benden GökGünce için yazı hazırlamamı rica ettiğinde hangi konu üzerine yazacağımı uzun süre düşündüm. GökGünce’nin 1. yaşı anısına farklı ve özgün bir şeyler yapmalıydım. Bu yüzden güncel bir haber aktarmaktan ya da açıklayıcı bir makale yazmaktansa, gökbilimle nasıl ilgilendiğimize dair bir denemeyi uygun gördüm. Yazıdaki fikirler tamamen bireysel gözlem ve deneyimlere dayanıyor. Dolayısıyla, kapsayamadığım veya kaçırdığım noktalar mutlaka olacaktır. Bu yüzden yorum bölümüne yapacağınız katkılar çok değerli olacaktır.

Gözlemlerime ve deneyimlere dayanarak, gökbilim denen uğraşın ya da bilimin içine üç aşamada girdiğimizi söyleyebilirim. Bu aşamalar aynı zamanda, gökyüzüne ne kadar “yakın” olduğumuzun bir göstergesi de sayılabilir.

1. Heveslenme

Bu aşama başlangıç aşamasıdır. Kişinin içinde hevesin kıvılcımlanması için bir dış etkene ihtiyaç vardır. Bu etken, gökcisimlerinin büyük teleskoplar ve pahalı kameralar tarafından çekilmiş renkli, cezbedici fotoğrafları olabileceği gibi; bir yaz gecesinde sahil kenarına kurulmuş bir teleskoptan görülen etkileyici bir Ay manzarası da olabilir. Hatta bugünün ciddi amatör gökbilimcilerinin bir kısmı eksi birer “UFO meraklısıdır.” Doğuştan gökbilimci diyebileceğimiz bazı insanlar ise, çok küçük yaşlardan beri gökyüzüne tutkundurlar. Bu yüzden, ilk hevesin nasıl ve ne zaman ateşlendiğini hatırlayamazlar. Bu insanlardan “Kendimi bildim bileli gökyüzüne meraklıyımdır” gibi cümleleri sıklıkla duyabilirsiniz.

Heveslenme aşamasından sonra kişinin önünde iki yol vardır: İkinci aşamaya geçmek ya da kıvılcımlanan hevesin geçici olduğunun anlaşılmasıyla ilginin sona ermesi. İkinci aşamaya geçemeyenlerde bir tutkudan bahsedemeyiz. Ateşleyici dış etkenin kişi üzerinde yeterli etkiyi göstermemesi bu durumun sebebidir.

2. Hobi Aşaması

Bu aşamada artık ilk zamanlardaki kadar büyük bir heves ve heyecan yoktur. Kişinin kendini ve girdiği bu yeni uğraşı tanıma aşamasıdır. Gökbilimin hayatımızın neresinde olacağına ve bu alanda ne kadar ileri gitmek istediğimize bu aşamada karar veririz. Hobi aşaması olarak adlandırdığım bu zaman diliminde, gökbilim merakı; “iş-güç, okul” gibi kendimizi yapmaya zorunlu hissettiğimiz etkinliklerden arta kalan zamanı değerlendirmenin bir yolu olarak görülür. (“Boş zaman” tabirini sevmediğim ve kabul etmediğim için böyle bir tanım kullandım.) Bu aşamada kişi istikrarlı bir gözlemci olabilir ya da en azından güncel gelişmeleri takip eder, bilgisini arttırır. Maddi durumuna göre bir gözlem aleti de olabilir. Hatta yeterli ekipmana sahip, çok iyi bir gökyüzü fotoğrafçısı bile olabilir; ama gökbilimle ilgili etkinliklere önceliği vermez, fırsat buldukça bunlara katılmaya çalışır. Kimi amatör gökbilimciler bu aşamada kalır, üçüncüye geçmezler. Yani onlar için gökbilim yaşamlarına renk katan bir çeşitlilikten başka bir şey değildir; bisiklet binmek, spor yapmak, enstrüman çalmak gibi bir uğraşıdır.

3. Tutku

Bu aşamadaki amatör gökbilimcileri, “gökyüzü tutkunları” olarak adlandırmak herhalde yanlış olmaz. Artık, gökyüzünün güzelliklerini seyretme ve evrenin sırlarını keşfetme arzusu kişinin yaşamdaki önceliklerinden biridir. Gökbilimle ilgili etkinlikler birinci plandadır. Fakat bence gökyüzü tutkunlarının en belirgin özelliği, evrendeki yerimizi ve konumumuzu özümsemiş olmalarıdır. Bu aşamadan sonra artık dünyaya daha farklı bakmaya başlarlar. Bu farklı bakıştan kastım, “bedenimizdeki atomlar bir zamanlar yıldız tozuydu” ya da “evrenin büyüklüğü göz önüne alındığında, fiziksel varlığımız matematiksel olarak ihmal edilebilecek kadar küçüktür” gibi gerçeklerin kavranmasından sonraki algıdır. Küçük hesaplar için didinmekten ve hayata sıkı sıkıya bağlanmaktan vazgeçmek, kimsenin arkasından kuyusunu kazmamak, rekabet hırsını yitirmek bu aşamanın belirtileri olabilir. Aslında yukarıda saydığım gerçeklerin kavranıp yaşamımıza yansımasının bir sınırı da yoktur. Demek istediğim, bu algı, insanı -eski tabirle- “dünyadan elini eteğini çekmeye” kadar götürebilir.

Evet, amatör gökbilimciliğin (gözlemlediğim kadarıyla) üç aşamasından kısaca bahsetmeye çalıştım. Peki siz bu aşamaların hangisindesiniz? Başka bir deyişle gökyüzüne ne kadar yakınsınız?

Ozan KANBERTAY
0
yorum

12 Mayıs 2009 Salı

Hubble'a Son bir Destek

Gökyüzünün muhteşem görüntülerini bize yıllardır sunan emektar Hubble uzay teleskobu artık gittikçe yaşlanıyor ve tamire ihtiyaç duyuyor. NASA'nın teleskobu bir kaç yıl daha hayatta tutmak için hazırladığı servis görevi bugün Atlantis uzay mekiğinin fırlatılmasıyla başlamış oldu.

Atlantis'in fırlatılışı (Kaynak : Space. com)

1990'da Dünya yörüngesine yerleştirilen Hubble uzay teleskobu evrenin derinliklerinden bize muhteşem görüntüler sunuyor. Evrenin en uzak noktalarını dahi inceleme fırsatı veren teleskobun, hazırlanan bu görevle tamir edilip bazı parçaları yenilenecek. Türkiye saati ile 20:01'de NASA Kennedy Uzay Merkezi'nden kalkan Atlantis uzay mekiği iki günlük yolculuğu sonunda çarşamba günü teleskoba varması planlanıyor.

1990 yılından beri beşinci servis görevi olan bu görevle teleskobun ömrü 2014 yılına kadar uzatılması hedefleniyor. Görev süresince astronotlar tarafından beş uzay yürüyüşü gerçekleştirilecek ve teleskop üzerindeki bataryalar ve jiroskoplar değiştirilecek. Bunun yanında iki tane yeni kamera da teleskoba yerleştirilecek.

Teleskop üzerine yerleştirilecek araçlar mekiğin içerisinde görüntüleniyor (Kaynak : Space.com)

Atlantis'in Hubble uzay teleskobuna kenetli bir şekilde yaklaşık bir hafta kalması ve 22 Mayıs'ta Dünya'ya dönmesi bekleniyor.

Kalkış sırasında ve görev süresince herhangi bir sorun yaşanmasına karşın ikinci bir rampada Endeavour uzay mekiği de hazır tutuluyor. Hubble'ın uzayda 553km gibi yüksek bir konumda olmasından dolayı bir sorun karşısında Atlantis'in görece daha alçakta olan( 354km) Uluslararası Uzay İstasyonuna erişmesi çok güç. Böyle bir durumda yedekte hazır bekletilen Endeavour ile müdehale edilmesi planlanıyor.

Mekiğin kalkışının videolarını izlemek için bu bağlantıdan yararlanabilir; görev hakkındaki gelişmeleri ise Space.com'dan takip edebilirsiniz.

NOT : Yazıyı yazdıktan sonra fark ettim. Güncel Türkçe astronomi haberlerine yer verilen, Ümit Fuat Özyar'ın hazırladığı Astronomi Diyarı'nda da Hubble'ın değiştirilecek olan kamerası ile elde edilen son görüntü hakkında bir yazı yayınlandı. Ona da göz atabilirsiniz :

Hubble Sunar : K 4-55 Bulutsusu
2
yorum

10 Mayıs 2009 Pazar

Güneş'teki Hareketlilikler

Güneş uzun süredir bir sessizlik içinde. Normalde 11 yıllık olması gereken çevrim süresini geçtiğimiz yıl Aralık ayında en düşük Güneş lekesi sayısı ile tamamlayarak 12 yıl 8 aylık süre ile 1823'ten beri en uzun çevrim olma özelliğini gösterdi. 23. çevrimin bitişiyle böylece 24. çevrim başlamış oldu fakat bu çevrimde de uzun süredir bir aktivite gözlenmiyordu. 5 gün önce Güneş'i gözleyen Stereo uydularından biri Güneş yüzeyinde hareketlenemeye başlayan bir koronal kütle atımı bölgesi görüntüledi. Hareketliliğin yaşandığı bölge Dünya'dan bakıldığında Güneş'in arka bölgesinde kaldığından, Stereo dışındaki görüntüler ancak bir kaç gün sonra alınmaya başlandı.

<< 9 Mayıs'ta alınan bu görüntüde sol üstte koronal kütle atımı bölgesi görülebiliyor.

Koronal kütle atımları Güneş'in yüzeyinde oluşan yüksek enerjili güneş fırtınalardır. Yüzeydeki manyetik alanlarda biriken enerjilerin serbest kalması ile çok şiddetli patlamalar gerçekleşiyor ve bu fırtınalarla milyarlarca ton ağırlığa denk gelebilecek yüksek enerjili parçacıklar uzaya fırlatılıyor. Bu tip oluşumlar Dünya'dan çok yakından izleniyor çünkü bu yüksek enerjili parçacıkların atmosferle etkileşip özellikle iletişim altyapılarına zarar vermesi mümkün.
STEREO uydusu tarafından 5 Mayıs'ta alınan bu görüntülerde etkinleşmeye başlayan bölge ve koronal kütle atımı görülebiliyor. Video, koronograf tarafından bir gün boyunca elde edilen 30'ar dakikalık görüntülerin birleştirilmesiyle oluşturuldu. (Kaynak : SOHO)

Bu etkinliğin yanında, dün Güneş'in yüksek atmosfer bölgesinde hareket eden elektronların oluşturdukları radyo dalgaları atımı da gözlendi. Elektronların kaynağı olarak büyük olasılıkla yukarıda bahsettiğim etkinleşmeye başlayan bölge gösteriliyor.

Amatör bir astronom olan Thomas Ashcraft tarafından Güneş'in 21 Mhz'de dinlediği radyo yayınının grafiği (Kaynak Spaceweather)

Radyo dalgalarının ses karşılıklarını da buraya tıklayarak dinleyebilirsiniz.

Güneş'in bu aktif anının görüntülerini yakalamaya çalışan bir çok kişinin fotoğrafları Spaceweather'da yayınlanıyor. İncelemek için tıklayabilirsiniz.

Güneş uzun sessizliğinin ardından yavaş yavaş kıpırdanmaya mı başlıyor yoksa? Bu konuda kimse daha bir şey söyleyemiyor... Güneş'in aktif dönemine girip, güzel fotoğraflar için poz vermeye başalaycağı günleri sabırsızlıkla bekliyoruz!
0
yorum

8 Mayıs 2009 Cuma

Planck ve Herschel 14 Mayıs'ta Fırlatılıyor!

Herschel ve Planck uyduları (Kaynak : ESA)


6 Mayıs'ta fırlatılması beklenen Planck uydusu yapılan son açıklamaya göre 14 Mayıs'ta yola çıkıyor (Planck görevi ile ilgili detaylı bilgilere önceki yazımdan erişebilirsiniz). Kozmoloji konusunda günümüzdeki en iddialı projelerden biri olan Planck uydusu beraberinde fırlatılacak Avrupa Uzay Ajansının kızılötesi teleskobu Herschel ile birlikte Ariane 5 roketlerine yüklendiler ve 13 Mayıs'ta kalkış rampasına yerleştirilmeyi bekliyorlar. Fırlatılış Türkiye saati ile 15: 12 'de (13:12 UTC) başlayacak ve ESA'nın sitesinden canlı olarak izlenebilecek.

Bu arada, ESA Planck uydusu için tanıtıcı bir video hazırlamış :



Youtube'a erişemeyenler için direkt bağlantı :
http://www.youtube.com/watch?v=hTBE0CDKm3Y (youtube'un ilk kapatılışının birinci yılı kutlu olsun bu arada! )

Roket fırlatıldıktan kısa bir süre sonra Planck ve Herschel uydusu birbirinden ayrılacak ve Planck Dünya dan 1.5 milyon km uzaklıkta kütle çekimsel olarak dengede durabileceği, Güneş-Dünya ve Ay'ın radyasyonundan oldukça az etkileneceği L2 adı verilen lagranj noktasına yerleşecek. Üzerindeki hassas dedektörlerle Büyük Patlama'dan 380 000 yıl sonra yola çıkmış kozmik mikro dalga fon ışınımının detaylı haritasını çıkaracak.

Görevin ilk yılında bütün gökyüzünün haritalanması, ondan sonraki yıl ise alınan verilerin analizi gerçekleştirilecek. Görev başarılı olursa evrenin başlangıcı ve içeriğine ilişkin büyük sorulara ilişkin cevapları ancak iki yıl sonunda duymaya başlayacağız gibi görünüyor.

Görevle ilgili gelişmeleri resmi Planck blogundan da takip edebilirsiniz.
0
yorum

Hubble Sabiti ve Karanlık Enerji

Evren genişliyor... Galaksiler biribirinden devasa hızlarda uzaklaşıyorlar..Hem de büyük bir ivmeyle hızlanarak...Kozmolojinin güncel en büyük problemlerinden biri olan bu konuyu aydınlatmak üzere yapılan yeni gözlemler, genişlemeden sorumlu olduğu düşünülen "karanlık enerjiyi" aydınlatmaya her geçen gün daha da yaklaşıyor.

Eski inanışlara göre tamamen durağan ve (bana göre) oldukça "sıkıcı" bir evrende yaşıyorduk; hatta bunun için çok eskilere de gitmemize gerek yok. Einstein da dahil olmak üzere zamanın hemen hemen bütün fizikçileri böyle olduğunu düşünüyordu. Sorun, evrendeki tüm yıldızlar ve galaksileri oluşturan maddenin kütle çekimi ile kendi üzerine çökmemesini sağlayacak, bir nevi dengede tutacak bir mekanizmaya ihtiyaç duyulmasıydı. Bunun için de Einstein kütle çekimini ifade ettiği genel görelilik denklemlerine, nereden geldiği belli olmayan bir sabit ekledi : Kozmolojik Sabit. 1923 yılında Edwin Hubble yaptığı gözlemlerle galaksilerin bizden uzaklaştığını keşfettiğinde evrenin genişlediği ortaya çıktı ve artık Einstein'ın kozmolojik sabitine ihtiyaç yoktu. Eisntein da bunu "en büyük hatası" olarak açıkladı ve herşey yoluna girdi.. Ta ki 1998 yılında uzak galaksilerdeki yıldız patlamaları incelemelerinden evrenin genişlemesinin giderek hızlandığı anlaşılana kadar. Şimdi ise uzayın hızlanarak genişlemesine neden olan bu itici kuvveti açıklamak için kullanılan "karanlık enerjinin" bir zamanlar Einstein'ın en büyük hatası olarak kabul ettiği kozmolojik sabit olabileceği ön görülüyor. Einstein'ın en büyük hatasının bile böylesi bir probleme çözüm olabilmesi, bence dehası hakkında oldukça iyi fikir veriyor.

Geçen ayki yazılardan birinde evrenin genişlemesi ve yaşı üzerine detaylı bir şekilde bahsetmiştim. Galaksi uzaklıkları ve uzaklaşma hızları galaksilerdeki parlak Cepheid değişken yıldızları ile tayin ediliyordu hatırlarsanız. Bu Cepheid değişken yıldızlarına ek olarak çekirdeklerindeki nükleer yakıtı bitirip patlayan belirli sınıf yıldızların oluşturduğu süpernovaları da ekleyebiliriz. Ia tipi supernova olarak adlandırılan bu patlamaların standart bir parlaklığa sahip oldugu biliniyor. Herhangi bir galaksi de böyle bir supernova patlaması izlendiğinde gözlenen parlaklığı, supernovanın bilinen parlaklığı ile karşılaştırarak galaksinin konumu hakkında bilgi edinilebiliyor. Ia supernovaların Cepheid değişkenlere sağladığı üstünlük, bu yıldızlardan çok daha parlak olmaları sebebiyle milyarlarca ışık yılı öteden gözlenebilmeleri. Astronomide ne kadar uzağa bakarsak o kadar geçmişi gördüğümüzden Ia supernova gözlemleri, evrenin genişlemesinin geçmişinde daha da gerilere bakmamızı sağlıyor diyebiliriz.

Bu yazıya ilham veren güncel konu, Hubble'ın yayınladığı haberde evrenin genişleme hızının(Hubble sabiti) en son ölçülen değeri ile (73.5 km /sn)/ Megaparsec +/- 3.2 olarak hesaplandığının açıklanması. Günlük birimlere dönüşüm yaparsak bu, (22.5 km/sn)/Milyon ıy'na denk geliyor. Yani bizden bir milyon ışık yılı uzaklıktaki bir galaksinin bizden 22.5 km/s hızla uzaklaştığını görüyoruz. Hata oranının yüzde beşin altına inmiş olması eldeki değerin kesinliğinin gittikçe güç kazandığını gösteriyor. Bu değerin hatasız hesaplanması evrenin hızlanarak genişlemesine neden olan "karanlık enerjinin" bilinmeyen doğasını açıklamak için çok önemli.

11 yıl önce karanlık enerjinin keşfinde de bulunan Uzay Teleskobu Bilim Enstitusu'nden Adam Reiss tekrar Hubble'ı kullanarak aşağıda görünütüsü bulunan NGC 3021 galaksisinin de dahil olduğu yedi galaksiyi gözleyerek yukarıda bahsettiği Hubble sabiti değerine ulaştı.

Şekilde NGC 3021 spiral galaksisinin Hubble tarafından alınan görüntüsünü görüyorsunuz. Kara içine alınmış bölümlerdeki yeşille işaretlenmiş Cepheid değişken yıldızlarının parlaklıklarını kullanarak galaksinin uzaklığı hesaplanabiliyor. Bu verileri, galakside 1995 yılında patladğı bilinen bir supernovanın(SN 1995aI ) da verileri ile birleştirilerek uzaklık değeri kalibre edilebiliyor.(Kaynak Hubblesite)

Hesaplamalar yapılırken öncelikle bahsi geçen yedi galaksiden biri olan NGC 4758'in uzaklığı bilinen geometrik yöntemler, Kepler kanunları ve Cepheid değişkenleri yardımıyla hesaplanıyor. Ardından daha uzak 6 galaksideki Cepheid değişkenleri gözlenerek aynı galaksilerdeki Ia tipi supernovaların parlaklığı kalibre ediliyor. En son olarak da milyarlarca ışık yılı uzaklıktaki Ia supernovaların parlaklıkları ve kırmızıya kayma değerleri elde edilip evrenin genişleme hızı, dolayısıyla Hubble sabiti hesaplanıyor

Resmin büyük hali için tıklayınız (Kaynak Hubblesite)

Peki bu karanlık enerji konusu da neyin nesi? Evrenin beklendiği gibi yavaşlamadığı görüldüğünde hızlanmayı tetikleyecek ve kütle çekiminin çekici etkisine karşı koyacak bir kuvvete ihtiyaç duyuldu. Bu kuvvet için şu anda önerilen modellerde evrenin her yerini kaplayan ve değeri değişmeyen bir enerjiden bahsediliyor : karanlık enerji. Şu anda kimsenin pek bir fikri olmadığından terim olarak "karanlık enerji" seçilmiş; tıpkı galaksilerin dönüş eğrilerindeki gariplikler için önerilen "karanlık madde" gibi.. İsminin çağrıştırdığı gibi karanlık enerji şu anda herkesin kafasını karıştırıyor. Bu enerji alanının zamanla değişip değişmediği, kaynağının ne olduğu tam olarak bilinmiyor (Önerilerden biri yukarıda bahsettiği Einstein'in kozmolojik sabiti). Evrenin genişlemesi ile ilgili detaylar elde edildikçe karanlık enerjinin de aydınlatılacağı düşünülüyor.

Son olarak, bilinen birşey var ki evren bu hızla genişlemeye devam ederse millyarlarca yıl sonra bütün evren hemen hemen bir boşluk olacak... O zamanlarda Dünya'da akıllı canlılar kalırsa teleskoplarından muhteşem galaksiler yerine derin karanlık boşluğu seyredecekler. Kendimizi şanslı hissetmeliyiz sanırım!

Kaynak haber : Hubble Site
0
yorum

1 Mayıs 2009 Cuma

CERN'deki son gelişmeler

Geçen sene bütün gazete ve haber bültenlerine manşet olan, Türkiye'de bile televizyonun izlenme oranının en yüksek olduğu saatlerde yayınlanan programlarda teorik parçacık fiziği konuşulması başarısına vesile olan büyük deney LHC'den yeni haberler var! İlk günkü gibi medyamızda yer bulamadığından yavaş yavaş unutulmaya başlanan deneyin, geçen Eylül'deki arızadan sonra onarımları tamamlanıp tekrar çalışır hala gelmesine çok az bir süre kaldığı açıklandı.

CERN'in geçen gün yayınladığı basın duyurusuna göre hasar gören süpermıknatısların değiştirilme işleminde son dev mıknatıs da tünele indirilmiş bulunuyor. Hatırlarsanız, deneyin başlangıcından bir kaç gün sonra beklenmedik bir kaçaktan dolayı sıvı helyum tünele sızmış, bir çok mıknatısa zarar vermişti. Zarar gören 53 mıknatıs yüzeye çıkarıldı ve 16 tanesi tamir edilip geriye kalan 37 tanesi yenileriyle değiştirildi. Tamir aşamasının ilk bölümü böylece sonuçlanmış oldu.

LHC tünelinde yenisiyle değiştirilen dev mıknatıs (Kaynak CERN)

İkinci aşamada ise oluşan bu hatanın bir kez daha gerçekleşmemesi için hızlandırıcıyı kontrol eden programların güncellenmesi var. Bunun da yaz sonuna kadar tamamlanması planlanıyor. Son olarak da tünele fazladan basınç düşürme valfleri yerleştirilerek ileride hızlandırıcının karşılaşabileceği helyum sızıntılarına karşı hazırlıklı olması sağlanacak.

Bütün bu hazırlıkların tamamlanmasıyla çalışmalar sonbaharda başlayacak ve ilk bilimsel sonuçlar alınana kadar durmadan sürecek. Parçacık fiziği ve kozmoloji alanında bir çok temel soruya cevap verecek bu deneyin başlamasını sabırsızlıkla bekliyoruz!

Konuyla ilgili LHC'nin ATLAS deneyinde çalışan ve parçacık fiziğinin rock yıldızı olarak da tanınan Brian Fox'un bugün TED'de yayınlanan kısa bir konuşması var :



Deney hakkında hafıza tazelemek isteyenler için yine Brian Fox'un geçen sene yaptığı konuşma işe yarayabilir :


Ayrıca dün Amerika'nın en çok izlenen komedi şovu The Daily Show da LHC hakkında bir bölüm yayınladı. "Kıyamet Günü Aletinin" dünyayı yok edip etmeyeceğini CERN'deki teorik fizikçiye soruyorlar ve yaşanan diyolog harika! Oluşacak karadeliğin dünyayı yok etme olasılığının yarı yarıya olması fikri de müthiş olmuş :) Mutlaka izlemenizi tavsiye ederim!

The Daily Show With Jon StewartM - Th 11p / 10c
Large Hadron Collider
thedailyshow.com
Daily Show
Full Episodes
Economic CrisisFirst 100 Days
0
yorum

Yıldızlı Geceler

GökGünce'nin birinci yılı anısına bloga konuk yazar olarak katkı sağlayacak Nuray Saatçioğlu'nu ağırlıyoruz bu mesajda. Nuray ile geçen senelerde Ali Kuşçu Astronomi Topluluğunun bir buluşmasında tanışmıştık. Kendisi astronomi tutkusu en uçlarda olan birisi ve gökyüzü sevgisini özellikle çocuklara aşılamak konusunda bir çok çalışma yürütüyor. 2009 Astronomi yılı için hazırladığımız fakat şu an beklemede olan Gökyüzü Gönüllüleri Projemizde de beraber uğraşıyoruz. Sevgili Nuray beni kırmayarak aşağıdaki eğlenceli ve yaratıcı yazıyı gönderdi, desteğinden dolayı tekrar teşekkür ederim!

Adı gibi Arif arkadaşım,
Okumaktan büyük keyif aldığım “gökgünce” ni daima bizle paylaşman dileğiyle,
yıldızlı gecelerle dolu nice senelere…

Arif’in teklifi üzerine ne yazayım derken ; size astronomi mecmua’mın sayfalarından sakladığım birkaç yıldızlı hoşluğu çıkarıyorum !

Seneler önce Radikal’den kestiğim bir karikatür:


Asaf Halet’in unutulmuş bir şiiri:

Romantik Gençliğim

ejderhalar çıkarıyorum
duvar kovuklarından
alevler çıkarıyorum
yağmur karaltılarında
hazin
yürüyorum

ellerimi uzattım
çok uzaklara gitmiş
yıldızları düşürmüş gelirken
yıldızsız kalınca gece
uyunur
tavanı yok siyah gök

sırt üstü yere yattım
tavansız göğe düşüyorum

oğlum Aziz’in Soyuz TMA için açılan logo yarışmasına yolladığı bir çalışma:



ve günün kozmik yemek menüsü:

Gökgünce için kozmik menü

• Yıldız şehriyeli, sebzeli ve kremalı galaktik çorba
• Kırmızı Dev Dolması
• Soyaf filizli “Berenis” salatası
• “Cassiopeia” Tatlısı
• M45 napoliten çukulata ve kahve !

Geceleriniz bulutsuz olsun !

Paylaş!

 

Copyright © 2010 Gök Günce | Blogger Templates by Splashy Templates | Free PSD Design by Amuki