1 yorum

28 Ağustos 2008 Perşembe

Karanlık Madde Aydınlanıyor mu?

Hubble Uzay Teleskobu'nun yaptığı son açıklamaya göre birleşen galaksi kümeleri karanlık madde hakkında bir çok ipucu içeriyor.

Bunun öncesinde 2006'da Bullet Cluster olarak bilinen birleşen iki galaksi kümesi üzerinde yapılan araştırmalarda karanlık madde adına doğrudan kanıt olarak belirtilen veriler elde edilmişti. 1E0657-56 adlı galaksi kümesinde yapılan X-ışını ve görünür spektrumdaki araştırmalarda çarpışma sonucu karanlık maddenin ve bildiğimiz maddenin belirli bölgelerde yoğunlaştığı gözlenmişti. Çarpışma sırasında bildiğimiz madde sürtünme sonucunda belli bir yerden sonra yavaşlarken karanlık madde kendisiyle ve bildiğimiz madde ile çok nadir ya da hiç etkileşime girmediğinden uçlara hareket edip, o bölgelerde yoğunlaştığı gözlenmişti.

Galaksi kümelerinin çarpışmalarının bir benzetimi. Kümelerdeki sıcak gazlardan oluşan bildiğimiz madde kırmızı ile, karanlık madde ise mavi ile gösterilmiş. Birleşme sürecinde bildiğimiz madde çekimsel ve sürtünme kuvveti etkisiyle yavaşlarken, karanlık madde bundan etkinemeyip uçlarda toplanabilmiştir.(Kaynak Chandra X-Ray Obs.)

Galaksi kümesi ikilisindeki karanlık madde Einstein'ın genel görelilik kuramında öngördüğü kütle çekimsel mercekleme metoduyla tespit edilmişti.

Kütle çekimsel mercekleme metoduyla kümenin ardındaki galaksinin birden fazla görüntüsü oluşuyor. Bu görüntüler incelenerek galaksi kümesindeki kütle yoğunlukları hesaplanabiliyor. (Kaynak Chandra X-Ray Obs.)

Hubble tarafından yapılan dünkü açıklamada da buna benzer bir galaksi kümesi birleşmesi duyuruldu. Böylece 1E0657-56'nin bir istisna olmadığı görüldü. MACS J0025.4-1222 adındaki galaksi kümesinin gözlenmesiyle bildiğimiz madde ve karanlık maddenin bu kümede de birbirinden ayrıldığı görüldü. MACS J0025'nin bunun öncesinde iki büyük galaksi kümesinin birleşmesi sonucu oluştuğu biliniyor. Yukarıda da bahsettiğim kütle çekimsel mercekleme yöntemi ile optik tayfta kümedeki kütle dağılımı hesaplandığında ve Chandra X-ışını teleskobu ile sıcak gazların dağılımına bakıldığında kranlık maddenin dağılımına erişilebildi. Bulgular tıpkı Bullet Cluster'dakilere benziyor.

Görüntüdeki kırmızı renkte bildiğimiz madde ile mavi renkte karanlık madde görülüyor. (Kaynak Hubble)

Karanlık madde hakkındaki bu açıklamaların yanında bazı kozmologlar galaksiler arasındaki uzayda, Einstein ve Newton'un ortaya attığından daha güçlü bir kütle çekimi kuvvetini öneren çeşitli teoriler de sunuyorlar(Modified Newtoinian Dynamics - From Dark Matter to MOND arxiv 0806.2585v1) Fakat bu teoriler karanlık maddenin bu galaksi birleşmelerindeki sonuçlarını açıklamada yetersiz kalıyorlar.

Hubble'ın konuyla ilgili haberi için tıklayınız.
Chandra X-Işını Gözlemevinin konuyla ilgili haberi için tıklayınız.
Konuyla ilgili bilimsel makale için : Bradac et al. (Draft - August 24, 2008) (PDF)
2006 yılında Chandra X-Işını Gözlemevinin "Nasa Finds Diret Proof of Dark Matter" haberi için tıklayınız.

0
yorum

Eski adıyla GLAST; Yeni adıyla FGST

GLAST (Gamma-Ray Large Area Space Telescope) adıyla 11 Temmuz 2008'de fırlatılan gama ışını teleskobu geçen gün yapılan açıklamaya göre ünlü yüksek enerji fizikçisi Enrico Fermi'nin onuruna "Fermi Gamma-ray Space Telescope"(FGST) olarak isimlendirildi. Prof. Enrico Fermi (1901-1954) kozmik parçacıkların yüksek enerjilere hızlandırlabileceklerini ilk öneren ve bu konuda bir çok aydınlatıcı çalışmada bulunmuş nobelli bir fizikçi.

Fermi Teleskobunun yeni logosu

GLAST ismine uzun süredir alışmıştık aslında; FGST okunuş olarak da yerleşmesi biraz zaman alacak gibi duruyor. FGST yerine Fermi teleskobu olarak dilimize yerleşecektir diye düşünüyorum.

Bu haberin yanında çok daha etkileyici bir duyuru daha vardı. Uzun süredir teleskobun ilk ışığı alıp oluşturmaya çalıştığı tüm gökyüzünün gama ışını haritası yayınlandı. Bundan önceki teleskopların yıllar boyunca başardığını Fermi teleskobu LAT(Large Area Telescope) enstrumanı ile sadece 95 saatte elde etti. Bu sonuç gelecekte alınacak sonuçlar konusunda herkesi heyecanlandırıyor.


Resmin büyük hali için tıklayınız.(Kaynak NASA)

Bütün gökyüzünü gösteren haritada Samanyolu eksenindeki gaz ve toz bulutlarının, kozmik ışınlar adı verilen hızlandırılmış çekirdeklerle çarpışmaları sonucu oluşan gama ışını tayfında parlamaları görülüyor. Ünlü Yengeç(Crab) bulutsusu ve Vela pulsarı bu dalgaboylarında oldukça parlaklar. Bu yüksek hızlarda dönen nötron yıldızları(pulsar) ilk olarak yayınladıkları radyo ışınımları sayesinde keşfedilmişlerdi. Görüntüdeki üçüncü pulsar İkizler takım yıldızındaki Geminga pulsarı. Bu pulsar Vela'nın aksine radyo kaynağı değil; bunun öncesinde bir gama ışını teleskobu tarafından keşfedilmişti. Fermi Teleskobu bunun gibi bir çok radyo kaynağı olmayan pulsarlar keşfetmeye hazırlanıyor.

LAT'ın aldığı görüntüdeki dördüncü parlak bölge ise bizlerden çok uzaklarda, 7.1 milyar ışık yılı uzakta bulunuyor. Bahsedilen gökcismi 3C 454.3 olarak adlandırılan aktif galaksi türlerinden biri olan bir blazar. Bu gökcismini bu kadar parlak yapan parlama fazına geçiyor olması.

LAT gökyüzünün tamamını üç saatte bir tarıyor. Teleskobun ilk bir yıllık görev süresinde bu sürekli devam edecek. Bu çalışma modu araştırmacıların gökyüzünde sürekli değişen kaynakları detaylı inceleyebilmelerini sağlayacak. LAT enstrumanı 20MeV(milyon elektron volt) ile 300 GeV(milyar elektron volt) enerji aralığındaki fotonları yakalayabiliyor.

Fermi Teleskobunun diğer enstrumanı GBM, çalışmaya başladığından beri 31 gama ışını patlaması(GRB) yakaladı. Bu yüksek enerjili olaylar yıldız patlamaları ve iki nötron yıldızının birleşmesi sonucu gerçekleşiyor. GBM LAT'ın duyarlı olduğu enerji aralığındna daha düşük bir aralıkta çalışıyor(8000 eV'dan 30 MeV'a kadar). Her iki enstruman ile gözlenecek patlamalar bu gizemli olayların ardındaki sır perdesini yavaş yavaş aralayacak..

Enrico Fermi'nin biyogrorifisini okumak için tıklayınız.
Fermi Teleskobunun ilk ışığı ile ilgili telekonferansa erişmek için tıklayınız (mp3, 7Mb)

Kaynak : NASA Basın Duyurusu

0
yorum

16 Ağustos 2008 Cumartesi

Carnival of Space #66 - #67

Uzun bir aradan sonra Uzay Karnavalı'nın 66. ve 67. bölümlerini sizinle paylaşmak istiyorum. Uzay ile ilgili bloglardaki yazıların haftalık bir derlenmesi olan Uzay Karnavalı'na her hafta bir blog yazarı ev sahipliği yapıyor. Çeşitli konularda konunun meraklılarının fikirlerini ve paylaştıklarını okumak için aşağıdaki bağlantıları izleyebilirsiniz.

Carnival of Space #66 - Mars Odyssey

Carnival of Space #67 - Next Generation
7
yorum

15 Ağustos 2008 Cuma

Bir Yıldızlar Arası Yolculuk Senaryosu..

'90lı yıllarda yavaş yavaş hızlanmaya başlayan araştırmalarla, bugün baktığımda sayısı 307'ye ulaşmış Güneş sistemi dışındaki gezegenler evrendeki olası yaşam için bir numaralı adaylar. Hali hazırda sadece dolaylı yollardan gözleyebildiğimiz bu "dünyaları" yakında gönderilecek uzay teleskopları ve yapımı süren dev yer teleskopları ile daha detaylı inceleyebilecek, belki de Dünya'nın kardeşi olabilecek gezegenlere dahi rastlayabileceğiz.

Tüm bu gelişmeler insanlığın evrendeki yeri ve bu uçsuz bucaksız mekanda yanlız olup olmadığı gibi büyük soruların da cevapları için bir kaç ipucu vermeye başlıyor aslında. Yüzyıllar boyunca insan merkezli evren anlayışını kıran aydınlanmanın üstüne bir de bu gelişmelerden alınması olası somut çıktılar konulduğunda insanlık üzerinde oluşacak etkileri kestirmek gerçekten güç. Oluşabilecek senaryolar arasında ütopik yaklaşımların yanında Carl Sagan'ın ünlü "Contact" kitabındaki gibi saldırgan bir tepki dahi söz konusu olabilir. Nedense günümüz insanına bakınca Carl Sagan'ın yaklaşımı bana daha gerçekçi görünüyor..

Kaynak : NASA Astrobiology Magazine

Bütün bunların yanında Dünya dışı yaşam araştırmaları hız kazanırken, olası bir yaşam formu bulunduğunda ya da bulunması için ne gibi aşamalardan geçileceğini NASA'nın Astrobiyoloji Dergisi'nde yayınlanan bir makalede Ray Villard çok güzel bir şekilde sunuyor. Bunların içinde geleceği öngörürken yapay zekaya büyük bir önem atfediyor, ki doğru da yapıyor. Etkileyici grafikler ve akıcı anlatımıyla iki bölümden oluşan yazısını mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Okuyacaklarınız bilim kurgu tadında gelebilir ama yaşanan tüm gelişmeler bir zamanların bilim kurguları değil mi hep...

First Contact - 1.bölüm - Ray Villard
An Interstellar Mission Scenario - 2.bölüm - Ray Villard

Kaynak : NASA Astrobiology Magazine

0
yorum

9 Ağustos 2008 Cumartesi

Büyük deney 10 Eylül'de başlıyor!

Bilim, tarihinin en büyük deneylerinden birine hazırlanıyor. Avrupa'da Fransa ve İsviçre sınırında kurulmuş 27 km'lik dev parçacık hızlandırıcıda ilk ışınların fırlatılacağı tarih 10 Eylül olarak açıklandı.

Bir asır öncesine kadar atomu parçalanamaz bir bütün olarak düşünürken günümüzde gelişen deney imkanlarıyla proton ve nötronları dahi parçalayabilir duruma geldik. Proton, elektron gibi parçacıkları kafa kafaya çarpıştırarak uzayın küçük bir bölgesinde büyük bir enerjiyi yoğunlaştırıp temel parçacıkları, quarkları elde edebiliyoruz. Bahsedilen büyük enerjiler doğal olarak yüksek sıcaklıkları da oluşturuyor; burdan da hareket ederek evrenin oluşumunda günümüzdeki en geçerli teori Big Bang'in küçük bir simulasyonu oluşturulmaya çalışılıyor. LHC(Large Hadron Collider) ile bir çok soruya cevap aranıyor: parçacıklara kütlelerini veren gizemli Higgs bozonu, karanlık madde, süpersimetri, belki de buharlaşan karadelikler...

CERN'den dün yapılan açıklamada hızlandırıcının sekiz sektörünün 1.9 kelvin sıcaklığa soğutulmasının tamamlandığı belirtildi. Bundan sonraki adım LHC'yi Super Proton Synchrotron (SPS) hızlandırıcı ile senkronize etmek ve ilk ışınım salınımına hazırlıkları tamamlamak. İlk test bugün(9 Ağustos) gerçekleştirilecek ve Eylül'e kadarki testlerle hızlandırıcının 2008 hedefi olan 5 TeV'a (tera electron volt) erişebilmesi garantiye alınacak. 10 Eylül'de LHC'deki ilk dolanan ışınlar giriş enerjisi 450 GeV(giga electron volt) seviyesinde olacak.

Fizik dünyası bu deneye kilitlenmiş durumda. 10 Eylüldeki ilk ışını kutlamak için bir çok parti ve etkinlik düzenleniyor. Bunlar arasında Fermilab ve Brookhaven Ulusal Labaratuarı da bulunuyor.. Başlangıç ayrıca CERN webcast sitesinden de canlı olarak yayınlanacak.

CERN'den yapılan duyuru için tıklayınız.
İlgili video için tıklayınız.
4
yorum

8 Ağustos 2008 Cuma

"2015'de Ay'a çıkacağım, kimler benimle?"

Bu iddialı sözlerin sahibi NASA'nın desteklediği DepthX projesinin yürütücüsü mühendis Bill Stone.. TED'deki videolar arasında gezerken blogda bugün eskilerden en çok tutulan video olarak paylaşılan bu konuşmaya rastladım. Bill Stone'u ve muhteşem projesini bunun öncesinde History Channel'ın "The Universe" belgesellerinde görmüştüm ve hayran kalmıştım. Bahsettiğim DepthX projesi ile Jupiter'in 4 büyük uydusundan biri olan Europa'nın buz yüzeyinin altındaki okyanusta yaşam aramayı hedefliyor. Bu araştırmaları tamamen otonom bir robot aracılığıyla yapmayı planlıyor.



Bill ve ekibi prototip robotun tasarımlarını tamamlayıp Dünya'nın en uç noktalarında, derin mağaralarda, buzulların altında denemeye başladılar bile. Projenin detaylarını videodan ve ilgili bağlantıdan (tıklayınız) öğrenebilirsiniz.

Konuşmada asıl beni etkileyen ise Bill Stone'un 2015 yılı için ticari uzay çalışmaları için öngörüleri ve projeleri. Şu anda uzay seyahatlerinin önündeki en büyük engel olan uzaya herhangi bir malzeme(özellikle yakıt) çıkarmanın maliyetini minimuma indirebileceğini söylüyor. Bunun için de Ay'a görevli bir madenci ekibi göndererek Schackleton Krater'in altında araştırma yapmayı öneriyor. Asıl etkileyici olanı ise konuşmanın sonunda "Ben bu tarihi görevi yürütmeye talibim" demesi ve herkesin kendisini ayakta alkışlaması..

Konu Ay'dan açılmışken, NASA'nın ünlü 2020'de Ay'a insanlı görevi için hazırlıklar son hızıyla devam ediyor. "Constellations" adıyla duyurulan görevde mürettebatı taşıyacak kapsül Orion'ın ilk üretim aşaması tamamlandı. Kapsülü fırlatacak olan Ares I aracının da yapımı ve testleri sürüyor. Konuyla ilgili NASA'nın blogunda yayınlanan habere erişmek için tıklayınız. NASA'nın uzay görevleri hakkında detaylı bilgi almak için NASA Exploration'ı mutlaka ziyaret etmenizi öneririm.

DepthX projesinin web sayfası için tıklayınız
TED videolarına erişmek için tıklayınız
0
yorum

7 Ağustos 2008 Perşembe

Merkezdeki Galaksilerde Küresel Küme Bolluğu

Küresel yıldız kümeleri, evrenin yüz binlerce yıldızdan oluşan belki de en yaşlı üyeleri... Samanyolu dışında yapılan araştırmalarla bu kümelerin daha çok yoğun bölgelerde oluştukları ortaya çıkarıldı.

Astronomlar Hubble Uzay Teleskobu'nu kullanarak Dünya'ya en yakın (54 milyon ışık yılı) galaksi kümesi olan Virgo galaksi kümesindeki 11.000 küresel kümeyi incelediler. Bu kümelerin çoğu 5 milyar yaşındalar ve ACS(Advanced Camera for Surveys) kamerası 100 galaksi içerisinden bu kümeleri seçmeyi başardı.

Astronomlar uzun süredir galaksi kümesinin merkezindeki devasa eliptik galaksi M87'nin tahmin edilenden daha fazla küresel kümeye sahip olduğunu biliyorlardı, fakat bunun nedeni bilinmiyordu. Araştırmacılardan Patrick Cote,"Küme oluşumlarının etkinliği genel olarak çevre şartlarına fazlasıyla bağlı. Merkeze yakın cüce galaksiler dahi merkeze uzaklardan daha fazla küresel kümeye sahipler." diyor.

Virgo galaksi kümesi merkezindeki dominant galaksi M87 13000 küresel yıldız kümesine ev sahipliği yapıyor. Resimde görülen mavi jet ise galaksi merkezindeki karadeliğin etrafına biriktirdiği maddeler sonucu fırlattığı yüksek enerjili maddeler

Galaksi merkezinden 3 milyon ışık yılı çapında bölgedeki cüce galaksilerde bir düzine küresel kümeden 2-3 düzine küresel kümeye kadar gözlendiği açıklanıyor. Fakat bu rakamlar galaksilerin kütlelerine bakıldığında beklenmedik bir durum oluşturuyor. Bunun yanında galaksi kümesinin dışındaki cüce galaksilerde küresel kümelere çok nadir rastlanıyor.

M87'den 130 000 ışık yılı uzaklıkta küresel küme sayısı gittikçe azalıyor. Bunu da M87'nin kendisine fazla yaklaşan cücelerden küresel kümeleri çalmasıyla açıklıyorlar. Bu cüce galaksiler M87'nin büyümesine bir nevi katkıda bulunuyorlar.

Hubble'ın yüksek çözünürlüklü kameraları, yerden bulanık olarak gözlenen galaksilerdeki küresel küme oluşumlarını dahi gözleyebiliyor. Çalışmada görüş alanındaki küresel kümelerin %90'a yakını gözlenebildiği belirtiliyor.

M87 ve Virgo galaksi kümesinin diğer üyeleri

M87'nin bahsedilen küresel kümeleri çaldığına dair kanıt ise galaksideki demir gibi metaller bakımından fakir olan küme sayısının, zengin olan kümelere oranla 3 kat daha fazla olmasından geliyor. Bu metal fakiri yıldız kümelerinin etraftaki yine metal fakiri cüce galaksilerden alındığı düşünülüyor.

Virgo galaksi kümesinin merkezinde yıldız oluşumları diğer tüm bölgelerden çok daha hızlı gerçekleşiyor. Bu hızlı yıldız oluşumunu merkezdeki karanlık maddenin kütle çekimsel çöküşü ile de ilişkilendirilebileceğini söyleyen araştırmacılar bahsedilen küresel kümelerin Virgo galaksi kümesinin ilk zamanlarında oluştuğunu belirtiyorlar.

Virgo galaksi kümesini teleskobunuzla gözlemek isterseniz bakmanız gereken yer yukarıda

Çalışmanın sonuçları The Astrophysical Journal'ın 1 Temmuz sayısında yayınlandı.

Bilimsel makaleye erişmek için tıklayınız (Eric W. Peng et al.)

Kaynak : HubbleSite
2
yorum

Hubble'ın 100.000. dönüşünü kutluyoruz!


Hubble Uzay teleskobu 18 yıldır Dünya yörüngesinde hareket ederek bizlere evrenin muhteşem görüntülerini sunuyor. Şu ana kadar 2.72 milyar km yol alan uzay teleskobu saniyede 5km hızla yoluna devam ediyor!

Teleskobun 100.000. dönüşüne ithafen Space Telescope Institute küçük bir süpriz hazırlamış. Mail adresinizle katılarak 16"x20"'lik bir fotoğraf kazanan 18 şanslı kişiden biri olabilirsiniz... Yapmanız gereken hubblesite.org'a girerek ana sayfada mail adresinizi yazmak. Aynı sayfada Hubble'ın tur sayısını da göreceksiniz; 11 Ağustos'ta 100.000.turunu tamamlamış olacak.. Çekiliş 18 Ağustos'ta yapılacak ve kazananlarla bir hafta içerisinde mail yoluyla iletişime geçilecek.

İyi şanslar.
0
yorum

6 Ağustos 2008 Çarşamba

Gökbilim Dergisi - Ağustos'08 Sayısı Çıktı!

Gökbilim Forumu gönüllülerinin hazırladığı Gökbilim Dergi'sinin Ağustos sayısı çıktı! İçindeki konular :
0
yorum

5 Ağustos 2008 Salı

GLAST son hızla geliyor!

Görevinin yaklaşık 40. Gününde olan GLAST(Gamma Ray Large Area Space Telescope) daha şimdiden 12 tane gama ışını patlaması gözlemeyi başardı. GLAST üzerindeki GBM(Glast Burst Monitor) ile gözlenen patlamalar görevin geleceği hakkında herkesi şimdiden heveslendirmiş durumda.

GLAST projesinden sorumlu görevililer alınan görüntülerle teleskobun ince ayarlarını yapıyorlar. Yeryüzündeki ve GLAST üzerindeki yazılım ayarlarını son haline getirmeye çalışan ekip toplanan ilk verilerin heyecan verici olduğunu belirtiyolar.

GLAST şu ana kadar tekil bir gözlem aracından alınacak en büyük aralıkta, bir kaç bin eV(electron volt)'den başlayarak yüz milyarlarca eV'a kadar güçlü gama ışını patlamalarını gözleyecek. Patlamalar gözlenerek bu olağanüstü ve gizemli olayların ardındaki sır perdesi aralanmaya çalışılacak.

GBM'in 23 Temmuz'da keşfettiği patlama araç üzerindeki 14 dedektörün her biri tarafından gözlenebildi (Büyük hali için tıklayınız)

GBM ekibinin öncelikli hedeflerinden biri, bulunan patlamaların yerinin diğer bağımsız uydulardan biri olan Swift’den gelen verilerle karşılaştırarak doğruluğunu saptamak. GBM bütün gökyüzünü tarayabiliyorken, gama ışını patlamalarını gözleyen diğer uydu Swift bir kısmını gözleyebiliyor. Buna rağmen GBM’in bulduğu 12 patlamanın dördünü Swift doğrulamış durumda. Bu konu çok önemli, zira GBM bir patlama keşfettiğinde gerçek zamanlı verileri hemen yeryüzündeki ve uzaydaki diğer gözlem araçlarına gönderecek. Bunlar arasında GLAST’ın temel araçlarından olan LAT da bulunuyor. Gama ışını patlamaları kısa sürede yok olduklarından verilerin doğruluğu ve hızı çok önemli bir kriter. Bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra yakalanan her patlamaya ilişkin veriler olay anından saniyeler sonra tüm dünyaya gönderilecek.

Son gelişmelere bakıldığında GLAST bizi çok heyecanlandıracağa benziyor. GLAST’ın aktif olmasıyla paralel olarak çalışmaya başlayacak Global Telescope Network ile amatörler bu çalışmalara destek verebilirler. Konu ile ilgili Gökbilim Dergisi’nde yazdığım makale için tıklayınız.

2
yorum

15 Gün Dolu Dolu Gökbilim!

Uzun bir aradan sonra sonunda GökGünce'ye tekrar yazıyorum! Başlıkta da belirttiğim üzere yaklaşık 15 gündür gökbilim konusunda çeşitli etkinliklere koşturup duruyordum. Birincisi Uludağ'da düzenlenen "Tübitak Yıldızların Altında Gökbilim Kampı". Etkinlikte 12 gün boyunca gökbilim, felsefe, doğa konusunda bir çok sunum ve uygulama çalışmaları vardı. Gökbilim konusunda Ege Üniversitesi'nden Prof. Zeynel Tunca, Ankara Üniversitesi'nden Prof. Ethem Derman mükemmel üslupları ve konuya hakimiyetleriyle katılımcılara bir çok bilgi ve deneyim kazandırdılar. Sunumlar dışında kahve ve çay sohbetleri ile kendilerinden çok şey öğrendik. Kampa katılım sağlayan ve çalışmalarını yakından izlediğim Yenal Öğmen de bir amatörün gökbilime nasıl profesyonelce katkı sağlayabileceğini kanıtladığı sunumuyla herkesi etkiledi. Aklımdaki projeler ve kendisinin çalışmaları hakkında detaylı konuşma fırsatı bulduk, kendisinden çok şeyler öğrendim!

Ethem Hocamızı dinliyoruz..

Sisli bir günde yürüyüş öncesi Zeynel Hocam ve ben..

Kampın diğer konularından biri ise doğa idi. Konuyla ilgili olarak profesyonel dağcı olan hocamız eşliğinde Uludağ'ın zirvesine tırmandık. Zorlayıcı bir deneyim olsa da herkes kendi gücünü test etmiş oldu; kendi adıma da önümüzdeki sene başlamayı düşündüğüm dağcılık için de ilk denemem oldu. Zirve dışında Uludağ bölgesinde çeşitli yerlere doğa yürüyüşleri mükemmeldi. Sabah yedide kalkıp Uludağ'ın temiz havasını soluyarak yaptığımız sabah yürüyüşleri unutulmazdı..

Uludağ Zirve - 2542 m

Kamptaki katılımcılar kısa zamanda birbiriyle kaynaştılar ve çok samimi bir ortam oluştu. Özellikle Uludağ Felsefe bölümünden Adnan ve Zeynep'ten gece geç saatlere kadar olan muhabbetlerimizden bilim felsefesi üzerine çok şey öğrendim..

Kamp sonunda herkes yaptıkları Dobsonian teleskoplarını eline alıp ayrıldı; kurulan arkadaşlıklar ise uzun süre devam edeceğe benziyordu..

Kampın hemen ardından İTÜ Astronomi Kulubu olarak Antalya Saklıkentte düzenlenen Ulusal Gözlem Şenliğine katıldık. İÜ Amatör Astronomlar ve GYTE Astronomi Kulubü ile birlikte 20 kişilik bir ekip olarak yorucu bir yoldan sonra Saklıkente çıktık. Bu sene ilk defa amatörler ve yeni başlayanlar için ikiye ayrılan şenlikte bir kaç aksaklık göze çarpıyordu. Amatörler etkinliğinde katılımcıların profile tam uymaması ve katılımcılar arasında tam bir etkileşimin sağlanmaması etkinliği idealden uzaklaştırıyordu. Gözlemlerin planlı olmaması gece 2'den sonra herkesin yatmasına sebep oldu. Bütün bunlara rağmen ben planladığım Messier turunun bir kısmını yapmayı başardım. GYTE'den arkadaşlarla birlikte 3 saat içerisinde yaklaşık 30 cisim gözledik. Umarım bunu ileriki etkinliklerde daha da büyüterek gerçek bir Messier Turu'na dönüştürebiliriz. Etkinlik dahilinde TUG'a çıktık ve 150cm'lik teleskobu görme fırsatyı bulduk. Bunun yanında diğer teleskop binalarını da dışardan inceledik.

TUG'a telesiej ile çıkarken.. Korkmadım desem yalan olur..

TUG'daki 150cm'lik RTT-150 teleskobu

Bakırlıtepe'de solda ROTSE teleskobu ve sağında 60cm'lik teleskop binası;en üstte sağda ise RTT-150 teleskop binası

Yorucu olmasına rağmen dolu dolu iki hafta geçirdiğimi düşünüyorum. Tanıştığım bir çok değerli kişiyle deneyim ve bilgi paylaşma imkanı buldum. Bu tarz buluşmaların ne kadar önemli olduğunu tekrar anlamış oldum. Bundan sonra gelen ilk etkinlik Ağustos sonunda gerçekleştireceğimiz Gökbilim Forumu Buluşması olacak, ardından Çanakkale Ünv.'deki Astronomi Kongresi beni bekliyor olacak. Gücümü toplayarak herbirine katılmak için hazırlanmaya başladım bile..

Paylaş!

 

Copyright © 2010 Gök Günce | Blogger Templates by Splashy Templates | Free PSD Design by Amuki