Türkiye'de Bilim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türkiye'de Bilim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
0
yorum

12 Ocak 2015 Pazartesi

Doğu Anadolu Gözlemevi

2015’i GökGünce’de, geçen ay ilki düzenlenen ve ocak ayından ikincisiyle yoluna aynı hızla devam eden ‘Türk Astronomi Derneği Kandilli Astrofizik Günleri’nin bugünkü konuşmasıyla açıyoruz. İstanbul’u günlerdir terketmek bilmeyen yağmur, kar ve soğunun etkisinin had safhada hissedildiği 12 Ocak sabahında, Türkiye’nin tarihindeki en iddialı bilim projelerinden biri olan Doğu Anadolu Gözlemevi (DAG) hakkında konuşmak üzere iki konuşmacıyı Kandilli Rasathanesi Astronomi Labaratuarında misafir ettik: Erzurum Atatürk Üniversitesi Astronomi ve Astrofizik Bölümünden Cahit Yeşilyaprak ve ODTU Fizik Bölümünden Sinan Kaan Yerli.

 

1

 

Seminere konu olan, Türkiye’deki gözlemsel astronomi alanında hakim olan optik dalga boyunda gözlemlerin yanında, yakın-kızıl ötesi dalga boyunda gözlemlere de imkan verecek Doğu Anadolu Gözlemevi’nin çalışmalarına 2012’de başlanmış olup 2019’da teleskop ile ilk ışığın alınması planlanıyor. Erzurum’da Karakaya tepelerine yerleştirilmesi için son hazırlıkları yapılan DAG, 3170 metre yükseklikte Dünya’nın üçüncü en yüksek gözlemevi statüsüne sahip olacak. Günümüz standartlarında orta-ölçekli büyüklükte 4 metrelik bir aynaya sahip olacak teleskobun odak düzlemine eş zamanlı olarak yerleştirilebilecek altı optik aygıt, yüksek çözünürlüklü tayf-ölçümleri ve CCD görüntüleme yapılabilmesini sağlayacak. Ayrıca teleskoba eklenecek, tamamı Türkiye’de geliştirilen ‘adaptive optics’ aygıtı ile oldukça yüksek bir görüntü çözünürlük performansı elde edilmesi bekleniyor.

 

Kızıl ötesi, görünür-optik tayftan biraz daha fazla olan dalgaboyu ile genellikle yoğun gaz ve toz barındıran galaksi, süpernova, yıldız ve gezegen oluşumu bölgeleri gibi alanları çok daha detaylı bir şekilde incelenebilmesine imkan tanıyor. Özellikle günümüzün ‘gözde konuları’ olan ötegezegenlerin ik oluşum süreçlerinden, atmosferlerinin detaylı gözlemlerine kadar birçok ilginç konuda araştırmaların yapılabileceği bu alanın geleceği ve değeri açısından, NASA’nın önümüzdeki yıllarda Hubble’ın yerini doldurması amacıyla göndermeyi planladığı James Webb Teleskobu(JWST) için yapılan milyarlarca dolarlık harcamalar bir gösterge olabilir sanırım..

 

Katıldığım birçok gözlem şenliği ve çeşitli astronomi etkinliklerinde Ethem Derman ve Zeynel Tunca Hocalarımdan dinlemekten hiç bıkmadığım Tübitak Ulusal Gözlemevi(TUG)’nin kurulumu hikayesi beni hep duygulandırmıştır. Bugün dinlediğim Doğu Anadolu Gözlemevi projesinin kuruluş sürecinin gelişimi de bana haklı olarak Türkiye’de bilim ve astronomi adına bir tarihe tanıklık ediyormuşum izlenimi uyandırdı. Projenin bilimsel hedefleri ve teleskobun Türkiye’nin (eğer varsa) astronomi araştırmaları vizyonuna nasıl katkı sağlayacağı konusu bana hala üzerinde yeterince düşünülmemiş gibi gelse de; Cahit ve Sinan Hocaların üstün çabaları ve proje için geliştirdikleri geleceğe dönük vizyonlarına istinaden, biz gelecek nesil astronom/astrofizikçiler için bu ülkede bir umut ışığı yaktıkları için kendilerine ne kadar teşekkür etsek azdır sanırım...

 

Yaklaşık iki saat süren bu dolu dolu konuşmanın kaydına Türk Astronomi Derneği’nin Youtube sayfasından erişebilirsiniz. Bir sonraki Kandilli Astronomi Günleri  konuşması 16 Şubat’ta, takviminize şimdiden işaretleyin!

 

DAG hakkında detaylı bilgiye internet sitesinden ulaşabilirsiniz: http://dag-tr.org/

0
yorum

16 Aralık 2014 Salı

Kandilli Rasathanesi’nde İlk Astrofizik Günü

İstanbul’un en güzel yerlerinden birinde, Kandilli sırtlarında kurulu Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Astronomi Labaratuvarı, bugün ilki düzenlenen ve artık her ay bir yenisi tekrarlanacak ‘Türk Astronomi Derneği-Kandilli Astrofizik Günleri’ buluşmalarına ev sahipliği yapıyor olacak!

 

image

 

İstanbul’da nadir rastlanan bir sessizlik ve sol tarafınızda Boğaz manzarası ile küçük bir koru içinden geçerek ulaştığınız gözlemevinin tarihi kütüphanesinde oldukça mütevazi bir toplulukla bugün ilk buluşma gerçekleştirildi [Kandilli rasathanesini tanıtan ve burada yapılan çalışmaları detaylı bir şekilde anlatan eski bir yazım için tıklayınız]. Konuşmayı veren İstanbul Teknik Üniversitesi Fizik Mühendisliği Bölümü’nden K. Yavuz Ekşi, M82 galaksisinde yakın zamanda gözlenen bir Ultra-Parlak X-Işını Kaynağı üzerine konuştu (Makale için tıklayınız).

 

Astronomy12

Kandilli Rasathanesi Astronomi Laboratuarı (Kaynak: Kandilli Rasathanesi)

 

Yüksek enerji astrofiziğinde özellikle Türkiye’de birçok aktif grubun üzerinde çalıştığı bir konu olan nötron yıldızları ve pulsarlar için, yıldız evriminin son aşamasında yıldız patlamaları ile oluşma süreçleriyle ilişki olarak, müthiş yükseklikteki yoğunlukları, çoğunda rastlanan yüksek dönüş frekansları ve devasa manyetik alanları nedeniyle astrofizikte oldukça ‘uç’ örnekler diyebiliriz. Bu cisimleri gökyüzünde  tespit edebilmenin başlıca yöntemlerinden biri bu kaynaklardan gelen periyodik ışınımlar. Aşağıdaki grafikte de gördüğünüz gibi nötron yıldızının dönüş ekseni ile çakışmayan manyetik ekseni ve bu eksenden yayınlanan ışınımın bizim bakış doğrultumuzdan kesişmesiyle ortaya çıkan periyodik ışınımlar bu tip sistemlerin karakteristik özellikleridir diyebiliriz. K. Yavuz Ekşi ve ekibinin yaptığı ve bugünkü konuşmanın ana-teması olan çalışmada da, Ekim ayından Nature’da yapılan bir yayın(ücretli) ile duyurulan ve NuSTAR uydusu ile tespit edilen bir ultra-parlak X-ışını kaynağı (ULX-ultra luminous X-ray source)’nın, yapılan analizlerle yakınındaki başka bir yıldızdan üzerine madde yığılan bir nötron yıldızı olduğu ve bu cismin manyetik alanının orjinal makaledeki değerden çok daha yüksek olduğu ortaya konuyor.

 

pulsar_accretion

Yanındaki yıldızdan madde çalarak, etrafındaki diskten kendi üzerine madde yığılan kompakt bir obje ve yaydığı ışınımı gösteren bir çizim (Kaynak: NASA)

 

Biraz teknik konuşmak gerekirse; ULX kaynakları, yakınındaki bir başka yıldızdan üzerine madde yığılması gerçekleşen ve (isimlerindeki ‘ultra’ya atfen) böyle bir yığılma sürecinde ortaya çıkabilecek limit parlaklık olan Eddington parlaklığından daha fazla ışınım yapan kompakt cisimlerdir. Öncesinde bu cisimlerin, bu kadar yüksek ışınımları nedeniyle ancak birer orta-büyüklükte kütleye sahip (100-1000 Güneş kütlesi) karadelikler olduğu düşünülürken, sözü edilen cismin X-ışınlarında periyodik ışınımı ortaya çıkınca bu cismin artık bir karadelik olamayacağı, ancak bir nötron yıldızı olabileceği ortaya çıktı. Fakat gelişen yeni bu durumda da, yaklaşık 2 Güneş kütlesine sahip bir nötron yıldızından bu ölçüde ultra-parlak bir ışınımı elde etmek için de bir çözüm ortaya koymak gerekiyor. Ekşi ve ekibi, bunu nötron yıldızının etrafındaki yığılma diski ile oluşturduğu tork dengesi sonucu, parlaklığı hesaplarken devreye giren tesir kesiti adı verilen bir parametrenin kuantum elektro dinamiksel etkilerle azalması ve buna bağlı olarak da parlaklığın arttığını gösteriyorlar (daha basit anlatmam mümkün değil :/ ). Hesaplamalar sonucunda nötron yıldızının manyetik alanını, Nature’da yayınlanan makaledeki değerden bir mertebe daha fazla, ~10^13 Gauss(10 üzeri 13) olarak hesaplıyorlar [Karşılaştırma için: Dünya’nın yüzeyindei manyetik alanının şiddeti ~0.5 Gauss).

 

Gelelim bu çalışmanın anlam ve önemine; ekibin ortaya koyduğu çözüm ve hesapladıkları manyetik alan, araştırmaya konu olan cismin nötron yıldızı kimliğini perçinleyen hatta bunu daha da ileri götürüp, sahip olduğu bu yüksek manyetik alan nedeniyle bir başka nötron yıldızı sınıfı olan magnetarlarla ilişikilendirilmesini sağlamış oluyor. Bu sonuç da, nötron yıldızları içinde en sıradışı olan magnetarların benzer tip yüksek enerjili çiftlerden zamanla evrilebileceklerini iddia eden görüşlere bir katkı niteliği taşıyor. Ayrıca bu sonuçların, ULX kaynaklarının başta sanıldığı gibi sadece karadeliklerden oluşan homojen bir sınıf olmadığı, ışıma sürecinde çok farklı süreçlerin işlediği nötron yıldızlarının da oyuna dahil olduğunu ortaya koyan öncü çalışmalardan biri olduğu da söylenebilir.

 

Büyük bir kısmı yüksek lisans ve doktora öğrencilerinden oluşan, İstanbul’daki çeşitli üniversitelerden astrofizikçilerin de katılımıyla gerçekleşen ilk ‘Kandilli Astrofizik Günleri’ konuşması fazlasıyla verimli ve keyifli geçti. Konuşma aynı zamanda canlı olarak Google Hangout ve Youtube’dan da yayınlandı ve kaydedilen konuşma Youtube kanalından izlenebilir. Bir sonraki konuşma 12 Ocak 2015 Pazartesi günü saat 15:30’da yine aynı yerde!

 

Yazıya ve seminere konu edilen makaleye erişmek için: http://arxiv.org/abs/1410.5205

0
yorum

14 Kasım 2013 Perşembe

Bir Bilim Adamının Romanı

Uzun zamandır kitaplığımın bir köşesinde duran ve ne zaman gözüme çarpsa “hala bu kitabı okuyamadım” diye iç çektiğim Oğuz Atay’ın “Bir Bilim Adamının Romanı”nı nihayet okudum ve elimden bıraktığım gibi bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim. Bir bilim insanının zorlu yaşantısı, bilim aşkı ve Türkiye’de bilim yapmanın güçlüklerini böylesine etkili bir dille anlatan başka bir eserle karşılaşmadım.. Bizde biyografi deyince siyasetçilerin, “girişimcilerin”, toplumun “önde gelenlerinin” biyografileri baş sıralardadır ama bir bilim insanın biyografisine birkaç istisna dışında rastlamak imkansız.. Bir nesli bilime, akla özendirmek istiyorsak, okuyanlar için “rol modeli” oluşturabilecek böyle çalışmalar hayati bir önem taşıyor.. Ama çıkıp soralım acaba kaç bilim insanı ya da adayı bu biyografinin konusu olan Mustafa İnan’dan haberdar..

 

dds

 Kendi öğrencisi, Oğuz Atay tarafından kaleme alınan Mustafa İnan’ın(solda) otobiyografik romanı “Bir Bilim Adamının romanı”(sağda)

 

İTÜ’de mühendislik okurken hergün girip çıktığım kütüphaneye ismi verilmişti Mustafa İnan’ın. Kendisi İTÜ’de İnşaat Fakültesi’nde 1940-1950’li yıllarda hoca olarak görev yapmış Türkiye’nin yetiştirdiği en önde gelen bilim insanlarından biri. İsmini birkaç sohbette duyardık ama kendisine dair birşey bilmezdik.. Boğaziçi’ne geldiğimde de ilk yıllarda aldığım bir Türk Dili dersinde Oğuz Atay üzerine konuşurken hocamızın “Bir Bilim Adamının Romanı” kitabını, “ısmarlama roman” deyip küçümsediğini hatırlıyorum.. Halbuki kitap Oğuz Atay’ın ince zekası ve dil işçiliğini birçok yerinde hissedebildiğiniz, bunun ötesinde Türkiye’de bilim adına çalışıp, varını yoğunu ortaya koyarak bir “ekol yaratmak” için uğraşmış istisna bir kişi üzerine yazılmış belki de tek otobiyografik roman olmasıyla en özgün eserlerden biri.. Yılların bilinçsizliği ve önyargılarını kırıp kitabı okumam bugüne kadar gecikti ama bundan sonra her fırsatta bilim konusunda ilgisi, merakı olan, bilim insanı olma yolunda tanıdığım herkese hediye etmeyi planlıyorum.. Eğer okumadıysanız, bence siz de okuyup aynısını yapın.. Keşke fırsatım olsa da bu kitabı bütün Fen Lisesi öğrencilerine, bütün bilim öğrencilerine dağıtma fırsatım olsa diyorum..

 

Kitabın son kısımlarından bir alıntıyı paylaşayım sizle; Mustafa İnan’ın bilim anlayışını en sade ve etkileyici haliyle yansıtan..

 

Bilim uzun ve çetin bir yoldur çocuklar. Bilimi yarı yolda bırakmayın olur mu çocuklar? Oppenheimer(ünlü bir fizikçi) gibi hissediyorsanız, bırakın yüksek binaları başkaları yapsın, büyük barajlarda başkaları çalışsın. Bazılarına, çok uzaklardan bile görünen yüksek yapılar kurmak çekici gelecektir. Bırakınız bu işleri öyleleri yapsın. Bazıları da insanları çalıştırmak, büyük teşebbüsleri idare etmek ihtirasıyla yanarak kuvvetli olmak isteyeceklerdir. Bıakınız parayla da onlar uğraşsın. sizin “kuvvetli” olmak gibi bir derdiniz yoksa, siz de Leonardo Da Vinci gibi “Kuvvet nedir?” diye merak ediyorsanız buyrun, sizleri Mekanik kürsüsüne beklerim. Çünkü bazılarına göre “Kuvvet” para ile organizasyonun çarpımına eşittir; bize göre kuvvet ivme ve kütleyi ilgilendiren bir büyüklüktür. Bu iki formülü birbirine karıştırmayın, kürsü ile ticarethaneyi birbirine karıştırmayın olur mu çocuklar?

 

Bir Bilim Adamının Romanı, İletişim’den yayınlanıyor ve hemen her kitapçıda kolaylıkla bulabilirsiniz.

Paylaş!

 

Copyright © 2010 Gök Günce | Blogger Templates by Splashy Templates | Free PSD Design by Amuki