Üzerinde "Bu ofislerin bulunduğu koridorda World Wide Web'in en temel teknolojileri geliştirildi." diye başlayıp yukarıda kısaca değindiğim tarihi ve Tim Berners-Lee'nin oynadığı rolden bahsediliyor.
İlk web sitesinin tarihi bugünle çakışmasa da bugünün anlam ve önemi için koyulmuş ismin içeriğini araştırınca, "internaut"'un interneti hakim bir şekilde kullanma bilgisine sahip ve tarihi konusunda farkındalığıa sahip olan kişi olarak tanımlanmış. Tanımın ilk kısmı için üç-dört yaşında elinde akıllı telefon ya da tablet'le dolaşan çocuklara dahi sorsak gerçekten de öyle olduklarına dair cevap alacak olsak da ikinci kısım için doğru düzgün cevap verecek pek kimse bulamayız gibi geliyor. İlk kısıma övünerek cevap verenler birer "internet kullanıcısı" olduğunu sansa da internet ile 'world wide web'in farklı şeyler olduğunu, o tıkladığı anda her şeyi "mucizevi şekilde" karşısına getiren sistemin altında işleyen mekanizmaların ucundan dahi haberi olmadığının farkında değil. Her şeyin hızla tüketildiği dünyada internet de dönüp dolaşıp tüketilen ve üzerine düşünülmeyen bir hal almış durumda ne yazık ki. Ama hayatımızın içerisine bu kadar girmiş bir şey hakkında farkındalık sahibi olmamak yanında büyük tehlikeler getiriyor farkında değiliz.
Geçenlerde bu konuyla ilgili çok dramatik bir makale okudum. İran'da bundan 8 yıl önce yazdığı blog yazıları nedeniyle hapse atılan ve sonrasında hapisten çıktıktan sonra internetin geldiği hali şaşkınlıkla görerek kaleme aldığı müthiş etkileyici bir yazı: "Kurtarmamız Gereken Web (Türkçe)" (orjinali-İngilizce) Geçmişteki gibi internetin ve www'in bilgiyi ve fikirleri demokratikleştirici gücü, insanların istediklerini bloglar ve benzer mecralarda yazıp paylaşarak, birbirleriyle tartıştıkları, uzun uzun okudukları ve kafa yordukları zamanlardan bahsediyor öncelikle. İnternet içeriğinin belirli içerik tekelleri tarafından kısıtlanmadığı, tüm sistemlerin hyperlink denen bağlantılarla birbirine can damarlarıyla sımsıkı bağlandığı zamanlar. Günümüzde dönüp dolaşıp Facebook, Twitter gibi uygulamalardan bize izletilen, "bize göre tasarlandığı" iddia edilen televizyon misali bir internetten epey farklı. Çeşitliliğin sıfıra indiği, bir anda trendlerin ortaya çıktığı, herkesin aynı şeyleri izleyip, aynı şeylere güya 'kafa yorduğu", paylaşma ve beğenme döngüsünde kaybolup gitmiş bir internet değil. Tüm içeriğin Google ve Apple gibi devler tarafından indekslenerek gene 'kişiselleştirildiği' iddia edilerek arkada çalışan algoritmalardan bir haber olduğumuz, sürekli gezinirken bıraktığımız izlerle izlendiğimiz, her klavye tuşumuzun, fare tıklamamızın bize daha iyi ne satabiliriz fikri için bir veriye dönüştüğü bir internet. Makalede o kadar vurucu ve dramatik tespitler var ki, örneğin biri şöyle:
Akış, mobil uygulamalar ve hareketli görseller. Bunların hepsi televizyon-internetine yönelen, kitaplar-internetinden bir ayrılışa işaret ediyor. Doğrusal olmayan bir iletişim şeklinden — düğümler, ağlar ve bağlantılardan, merkezileşmiş ve hiyerarşileri bulunan doğrusal bir iletişim şekline gidiyormuş gibi görünüyoruz.
Web icat edildiğinde bir tür televizyon olarak tasavvur edilmemişti. Ama, hoşunuza gitsin ya da gitmesin, gittikçe televizyona benziyor: Doğrusal, pasif, programlanmış, içe dönük.
Facebook’a girdiğimde kişisel televizyonum başlıyor. Tek yapmam gereken sayfayı kaydırmak: Arkadaşlarımın yeni profil resimleri, güncel olaylar üzerine fikir parçacıkları, yeni yazıların kısa açıklamalı linkleri, reklamlar ve tabii ki kendi kendine oynayan videolar. Arada sırada beğen veya paylaş butonuna tıklıyorum, insanların yorumlarını okuyup kendim bir tane yazıyorum veya bir makale açıyorum. Ama Facebook’un içinde kalıyorum ve o benim beğenebileceğim şeyleri yayın yapmaya devam ediyor. Web’in geleceği bu değil. Bu gelecek televizyon.
Buna paralel, geçen günlerde her bölümüyle kafamı açan favori sesli yayınlarımdan Freakonomics "Is the Internet being ruined?" (Internet iflas mı ediyor/ettiriliyor?) adında harika bir program yayınladı. 1960'lardan itibaren internetin oluşumuna katkı koymuş insanların iç geçirerek üzüntüyle anlattıkları gerçekten çok dramatik. İnternetin dönüp dolaşıp bugünkü gibi kapalı devre bir sistem olmasını engellemek için en başta ne kadar mücade verildiği ve bunun ne kadar önemsendiğiyle bugün tüm bu can sıkıcı duruma karşın herkesin elinde patlamış mısırla aval aval izlediği şeyin aynı şey olduğuna inanmak gerçekten çok güç.
Bu blogu yazmaya başlayalı sekiz seneden daha fazla oluyor. Bilgisayar ve internet ve web'le tanışmamın üzerinden de yirmi yıla yakın zaman geçti herhalde. Tüm bu süreçte internetin evrilip dönüştüğü nokta ve gelecekte hızla gittiği yer nedeniyle, bugün için atfedilmiş günü içim rahat bir şekilde kutlamaya el vermiyor. İlk zamanlarda yazdığım yazıları herhangi bir sosyal medya ağında paylaşmadan yüzlerce kez okutabilirken, bu yazıyı sadece buraya yazıp bıraksam okunma sayısı 20-30'u geçmeyecek biliyorum. Ne yapalım biz de sistemin bir parçası olarak paylaşıp insanların beğenmelerini bekleyeceğiz, şanslıysam aralarından biri ufak bir yorum da yazar belki… Bu karamsar noktayı göz önüne alarak gidişatı değiştirmeye ufacık da olsa ihtimal vermek ve farkındalık yaratmak için bu yazıyı yazıyorum aslında, üzerime sorumluluk hissederek. Yoksa bizim için tasarlanmış bu televizyonu izlemeye devam edip gideceğiz...